Ana içeriğe atla

Ekonomi Yönetiminin Düşünemedikleri

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) 23 ve 24 Haziran’da ilan ettiği kredi piyasasına yönelik yeni uygulamalar 27 Haziran Pazartesi ile başlayan haftada piyasada büyük bir belirsizlik yarattı.

BDDK’nın duyuru metinlerinin netlik içermemesi 26 Haziran Pazar akşamı yeni bir basın açıklamasına ihtiyaç doğurdu. Basın açıklamasına rağmen yeni kararların uygulanabilirliği ile ilgili büyük soru işaretleri bulunuyor.

Bankalar kararları nasıl uygulayacaklarını bilemez halde haftaya başladılar. Mevzuat yönünden risk almamak için kredilendirme süreçlerini durdurdular. Piyasa faizleri sert yükseldi.

Bir kanun, kararname, tüzük, tebliğ, genelge, uygulama talimatı ilan edilmeden önce, içerikteki konunun tüm yönleriyle, ciddiyetle ele alınmış olması gerekir. Metinler, sade ifadelerle netlik içermelidir. Aksi takdirde, metinlere açıklık getirmek için yeniden açıklamalar yapılıyor. Bu metinlerin ilan edildiği yerin Resmi Gazete olması gerekmez mi? Devlet, toplum için var olması gereken ciddi bir organdır. Kanunlar kuralları koyar, herkes kanunlara uyar. Yoruma açık ifadelerle kanun, kural yazılmaz.

BDDK, şirketlerin nakdi ticari kredi kullanım imkânlarını yabancı para (YP) varlıklarının tutarına bağladı. Kararlar, özellikle bağımsız denetim cephesinde imkânsızlıklar yaratıyor. Bu imkânsızlıkları konuşmak üzere bazı bağımsız denetim şirketleri BDDK ile toplantı yaptı. Kısaca, “biz bu işin altından kalkamayız” dediler.

Kapsam İçinde Olmanın Temel Koşulu: Bağımsız Denetime Tabi Olmak

BDDK’nın yeni uygulamaları bağımsız denetime tabi şirketler için geçerli.

Kararlara göre, bağımsız denetime tâbi olan şirketlerin güncel finansal tablolarında karşılığı 15 milyon TL olan YP varlıklar mevcutsa ve YP varlıklar aktif büyüklüğünün ya da son bir yıllık net satışın %10’unun üzerindeyse, nakdi ticari kredi kullanımı mümkün değil. Bilanço büyüklüğü ile satış hasılatı arasında büyük olan rakam kıstas alınıyor.

Bağımsız denetime tabi olmanın da kıstasları var: aktif toplamının 35 milyon TL, yıllık net satış hasılatının 70 milyon TL ve çalışan sayısının 175 kişi ve üzerinde olması. Bu üç kıstasın iki tanesi iki mali yılda üst üste tutturuluyorsa, bağımsız denetim zorunlu.

Kıstaslar Tutturulamasa da Kredi Almak Mümkün: 3 Ay İçinde YP Açığı Var mı?

Bağımsız denetime tabi olup BDDK’nın yeni kıstaslarına göre nakdi ticari kredi kullanmak mümkün değilse, istisnai olarak kredi almak mümkün.

Bir şirket nakdi ticari kredi kullanmak için bir bankaya başvurmuşsa ve YP cinsinden kredi kullanma imkânı yoksa ama YP cinsinden kaynağa ihtiyacı varsa, bağımsız denetim şirketine başvuracak. Bağımsız denetim şirketi, kredi başvurusu tarihinden sonraki 3 aylık dönemde, kredi başvurusu yapan şirketin YP açığı olduğunu tasdik edecek. Örneğin, şirketin üretim yapmak için ithalat yapması gerektiği ve ithalat için YP kaynağının yeterli olmadığı ispatlanacak. Bu takdirde şirket, TL cinsinden nakdi krediye ulaşabiliyor.

Bir şirketin gelecekteki 3 ay içinde YP cinsinden kaynağa ihtiyacı olduğunu kısa sürede tespit etmek ve onaylamak kolay değil. Bu uygulama ile şirketlerin YP kaynak ihtiyaçları karşılanana kadar nakit akışları sekteye uğrayabilir. Uygulaması son derece zor bir karar.

Kapsam Dışındaki Şirketlerin Kredi Başvurusunda Ev Ödevleri Var

Kararların kapsamına girmeyen şirketlerin de kredi başvurusu yapmaları halinde ev ödevleri bulunuyor. Kapsama girmeyenlerden kasıt, YP nakdi varlığı 15 milyon TL’nin altında olanlar. Bu şirketler kredi başvurusu tarihi itibarıyla en güncel finansal tablolarındaki aktif büyüklüğünü ve son bir yıllık net satış hasılatı tutarını bağımsız denetim şirketlerine tespit ettirecekler. Kullanacakları kredinin vadesi boyunca YP nakdi varlıklarının TL karşılığının 15 milyon TL’yi geçmeyeceğini taahhüt edecekler. YP nakdi varlıkları 15 milyon TL’yi geçse bile, tutarın aktif büyüklüğünün ya da son bir yıllık net satış hasılatı tutarının %10’unu geçmeyeceğini taahhüt edecekler. Taahhütlerin temininden ve kontrolünden bankalar sorumlu.

Kredi tarihindeki bağımsız denetim şirketi tespitlerinden sonra, şirketler her ayın ilk 10 iş günü içinde bir önceki ay sonu bilançosuna göre YP nakdi varlıklarının, aktif büyüklüğünün ve bir önceki ay sonu itibarıyla son 1 yıllık net satış hasılatının güncel verilerini bankalara iletecekler.

Türkiye’de şirketlerin aylık bilanço tutma zorunluluğu yok. Dolayısıyla, bu gruptaki şirketlerin BDDK tarafından bağımsız denetim filtresinden geçmiş bir kontrolü olamaz. BDDK, sadece şirket beyanı üzerinden kontrol sağlamaya çalışacak. Bu, düzenlemelerin amacına uygun değil. Dolayısıyla, düzenleme kapsamında olmayanların kredilerine ilişkin güvenilir bir kontrol mekanizması yok.

En Güncel Finansal Tablo Nedir?

Düzenlemeye göre, bağımsız denetim kuruluşlarınca denetlenmiş son finansal tablolar, en güncel finansal tablolar olmuş oluyor.

Borsada işlem gören şirketler Mart, Haziran, Eylül ve Aralık itibarıyla bağımsız denetimden geçmiş finansal tablolarını ilan etmek zorundalar. Borsada işlem görmeyenler ise sadece Aralık itibarıyla bağımsız denetimden geçmiş finansal tablolarını ilan etmek zorundalar.

Bilanço, herhangi bir iktisadi ve idari bilimler fakültesi öğrencisinin de bileceği üzere anlık bir fotoğraftır. Bir şirketin 31 Aralık bilançosu 1 Ocak’ta bambaşka bir fotoğraf sunabilir. Dolayısıyla, şirketler bağımsız denetimden sonra uygulama kıstaslarını deliyor olabilirler. Bu durumda, taahhütlerin de önemi yok. Zira, bankaların günlük bazda BDDK kıstaslarını kontrol etmeleri imkansız. Bankalara yüklenen sorumluluklar da anlamlı değil.

BDDK, son bağımsız denetimden geçmiş verilerini Aralık 2021’de ya da Mart 2021’de ilan etmiş bir şirketin Haziran 2022’de ne kadar kredi kullanıp kullanamayacağını yeni kıstaslar çerçevesinde bankalara kontrol mü ettirebilecek?

Sonuç

BDDK, şirketlerin döviz pozisyonu fazlasına rağmen döviz alımı gerçekleştirdikleri tespitiyle yola çıktı. Makroekonomik çerçevede bu kadar karmaşık yapılar yaratmanın nedeni yanlış para politikalarıdır. Şirketler, kur oynaklığı karşısında temkinli olabilmek ve yüksek enflasyona maruz TL’ye güvenmedikleri için döviz alıyor, kurdan para kazanmak için değil.

Yeni uygulamalarla bağımsız denetim şirketlerinin üzerine yıkılan yükün uygulanabilirliği yok. Bağımsız denetim şirketlerinin yukarıda değinilen işleri yapabilmeleri için yeni kadrolara ve yapılanmalara ihtiyacı var. Hazine ve maliye bakanı yeni uygulamalar için geçici dedi. Bağımsız denetim şirketlerinin geçici bir süre için organizasyon değişikliklerine gitmelerini gerektirecek bir işe kalkışmaları mantıklı mı?

Bağımsız denetim şirketleri üzerlerine yıkılan işleri yerine getirebilseler bile konunun şirketlere maliyet yönü var. Bağımsız denetim şirketleri yeni yükleri fiyatlandıracaklardır.

BDDK, kararın etrafından dolanmaya yönelik uygulamalara tevessül edebilecek olanlardan söz ediyor. Kararın ruhuna uygun olmayan işlemlerin gerçekleşmesine yönelik girişimleri engellemekle bankaları sorumlu tutuyor.

BDDK, kimsenin etraftan dolanmaya tevessül etmesine gerek bırakmamış. Kendi amacıyla, basın açıklamasında anlattığı uygulamalar çelişki içinde. Ayrıca, bankaların hukuki olarak şirketler üzerinde polisliğe soyunması gibi bir sorumlulukları mı var?

Türkiye’de YP mevduatın toplamı $213.5 milyar. Bunun $79.8 milyarlık kısmı şirketlere ait. BDDK kararlarıyla hedeflenen yer $79.8 milyar. Bireylerdeki YP mevduat toplamı ise $133.7 milyar. BDDK’nın kararları sonrasında bireyler şu soruyu soruyor: ya sıra bize de gelirse?

TL’ye güven getirilemediği sürece alınan her karar ekonomiyi gerçeklikten daha da uzağa savuruyor. Kredi genişlemesinin enflasyonist etkileri anlaşıldı. Ciddi bir sıkılaşmaya giriliyor. Güvensiz, kontrolsüz ve politikasız bir sıkılaşma. Piyasa riskleri artıyor. Durgunluğa gidiştir bu. Faizi ve enflasyonu düşüreyim derken ikisini de patlatmak, büyümeye odaklanayım derken durgunluğa gitmek!

Not: Bu yazı, 30.06.2022 tarihinde yazılmış ve daha sonra PolitikYol sitesinde yayınlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mali Baskınlık (Fiscal Dominance)

Kamu borcunun yönetimi bir para politikası aracı gibi kullanılabilir mi? Kullanılabileceği yönünde iddiası olan makaleler var. C. Goodhart, R. Sayers, P. Turner ve W.A. Allen gibi iktisatçıların çalışmaları örnekler arasında yer alıyor. Bu sorunun sorulmasına neden olan konu, kamu borcunun yüksekliğinin para politikasını işlemez hale getirdiği bir durumdur. Bu durum, mali baskınlık (fiscal dominance) kavramı altında karşımıza çıkıyor. “Some Unpleasant Monetary Arithmetic” başlıklı Thomas J. Sargent ve Neil Wallace’a ait 1981 yılı makalesi ve Michael Dean Woodford, Eric M. Leeper, Christopher A. Sims gibi isimlerin “The Fiscal Theory of the Price Level” başlığı ile ilintili çalışmaları mali baskınlık kavramının temelinde yer almaktadır. A. Leijonhufvud, ekonominin “belirli limitler” çerçevesinde kendi kendine istikrara dönebildiğini söyler. Büyük Buhran (1929) döneminde belirli limitlerin dışına çıkılmıştır. Büyük Resesyon ile beraber de yine belirli sınırlar aşılmıştır. Bu nedenle, eko

Lascia ch'io Pianga

Alman ve daha sonra İngiliz'dir George Frideric Handel. 1706-1710 yılları arasında İtalya'da yaşar. Floransa, Roma, Napoli ve Venedik'te geçirdiği günlerde İtalyan barok müziğinin Arcangelo Corelli, Alessandro Scarlatti, Domenico Scarlatti, Agostino Steffani gibi önemli temsilcileriyle tanışır. Bu sanatçılarla, İtalyan müziğinin kendi eserlerinde yansımalar bulmasıyla sonuçlanacak etkileşimlerde bulunur. Handel, 1703-1706 yılları arasında Hamburg'ta yaşamıştır. Alman müzik geleneğinin etkisiyle 1705 yılında Almira adlı operasını ilk kez sahneler. 1705'ten sonraki üç yıl içinde üç opera daha besteler ama bu operaların hiçbirine ulaşılamamıştır. Handel'in eserleri, İtalya'ya gidene kadar Alman müzik geleneğinin etkisi altındadır. Dolayısıyla, Almira Alman'dır. 1707 yılında ilk kez sahnelenen Rodrigo, Handel'in ilk İtalyan operası olma özelliğini taşır. Ancak, Rodrigo'daki İtalyan etkisi, Handel'in İtalyan etkisindeki sonraki bestelerine göre

Berlin 1978

Çocukluk yaşlarındaydım ama herşeyi hatırlıyorum. Brandenburg’un önünde, bomboş bir Unter Den Linden Caddesi. Her yer bembeyaz. Berlin karla kaplı. Dondurucu bir soğuk var. Evdeki konuşmaları hatırlıyorum. İtalya’ya mı gitsek? Evet ama İtalya’ya her zaman gidilir. 1968’de, öğrenci iken BASF’te staj yaparken Mannheim’dan Berlin’e gittiğini ve çok enteresan şeyler gördüğünü anlatıyor babam. Ya duvar bir gün yıkılırsa? Bir daha görme şansı bulamayacağımız şeyleri görelim; tarihe tanıklık edelim. “Boşverin şimdi İtalya’yı, Demokratik Almanya adında bir ülke de, bugün orada olan duvar da kalmayacak bir gün” diyor babam bizi Berlin’e götürmek için ısrarlı olurken. İtalya yerinde duruyor nasılsa. Karar veriliyor ve bir kaplumbağa Volkswagen ile Regensburg’tan Berlin’e yola çıkıyoruz. Babam, gördüğümüz herşeyi anlatmaya meraklı ve istekli olduğu için, biz de dinliyoruz kendisini. Yaşıma göre konuların ağır gelip gelmeyeceğini düşünmeden anlatıyor. Gördüklerim ve dinlediklerimden etkileniyo