Pakistan başbakanı İmran Han 10 Nisan 2022
günü, Pakistan Parlamentosu’ndan güvensizlik oyu alarak başbakanlığı bırakmak
zorunda kaldı. Pakistan, 75 yıl önceki kuruluşundan bu yana politik
istikrarsızlık yaşayan ve defalarca askeri darbelere maruz kalmış bir ülke.
Ülkede, 5 yıllık başbakanlık süresini tamamlayabilmiş bir lider yok.
Han, iktidara gelirken yolsuzluk ile mücadele
sözü verdi. Pakistan’ın ABD’nin dış politikasının güdümünden kurtulacağını vaat
etti. Güvensizlik oyunu, ABD’nin bir komplosu olarak görüyor.
Han döneminde Pakistan ile ABD ilişkileri soğudu.
Han, Uluslararası Para Fonu (IMF) kaynaklarına başvurdu ve bu nedenle tutarsızlıkla
suçlandı. Her ne kadar IMF uluslararası bir kuruluş olsa da, gelişmekte olan ve
az gelişmiş ülkelerin birçoğunda ABD’nin kontrolünde olan bir kuruluş olarak
değerlendiriliyor ve siyasi çatışma malzemesi yapılabiliyor.
Han hükümetinin güvensizlik oyu almasının
arkasında çok neden var. Önemli nedenlerden biri de ekonomi.
Han, iktidara gelirken Pakistan’ı İslami
refah devletine dönüştüreceğini belirtmişti.
Mart 2022 itibarıyla Pakistan’da enflasyon
oranı %12.7, Türkiye’de %61.1. Pakistan Rupisi’nin son 1 yıldaki değer kaybı
%17.7, Türk Lirası’nın %44.7.
Bu veriler,
Pakistan’da muhalefetin elini güçlendirdi. Zira, yükselen enflasyon ve süratle
değer kaybeden bir para birimi söz konusu.
Cari açığın gayrisafi milli hasılaya oranı
Pakistan’da %5.1, Türkiye’de %2.8. Bütçe açığının gayrisafi milli hasılaya
oranı Pakistan’da %6.3, Türkiye’de %3.9.
Pakistan’ın merkez bankası, Pakistan ekonomisinin
ve küresel gelişmelerin yarattığı olumsuzluklar karşısında son gerçekleşen Para
Politikası Komitesi toplantısında
faiz oranını 250 baz puan artırarak %12.25’e yükseltti. Çok temel bir para
politikası kuralını uyguladı. Ülkenin resmi adı, Pakistan İslam Cumhuriyeti.
İslam, 1956’dan bu yana ülkenin resmi dini.
Pakistan, ne siyasetiyle, ne de ekonomisiyle
iyiye örnek teşkil edecek bir ülke değil. Türkiye, hükümetiyle, toplumun
belirli bir kesimi ile kendisini dünyanın ileri gelen ülkelerinden biri olarak
görüyor. Ülkenin içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik koşullar bu ruh halinin
temelsiz olduğuna ve ağırlıklı olarak siyasetin yarattığı algıyla oluştuğuna
işaret ediyor. Hatta, Pakistan ve benzeri ülkelerin ve hatta gelişmiş ülkelerin
Türkiye’den çok daha geride olduğu Türkiye’nin genel toplumsal algısında son
yıllarda hakim bir kanı olma özelliği taşıyor.
Türkiye, merkez bankasını hükümetin bir
bakanlığı konumuna getirdi. Faiz oranını, küresel gelişmeleri ve Türkiye’nin
içinde bulunduğu ekonomik koşulları dikkate almadan belirledi ve para politikasını
yok etti. Enflasyon, küresel gelişmelerin Türkiye için de, Pakistan için de
aynı olduğu koşullarda Türkiye’de %61.1, Pakistan’da %12.7 düzeyinde.
Küresel gelişmelerin her ülke üzerinde farklı
etkileri olacaktır. Ancak, iki ülkenin temel para politikası uygulamasında çok
büyük bir fark var. Türkiye’nin enflasyonu %61.1, politika faizi %14. Pakistan,
%12.7’lik enflasyonuna karşı faiz oranını %12.25’e çıkarıyor ki zaten yüksek
olan enflasyon kontrolden çıkmasın.
Pakistan, zaten kendi iç siyasi dengesizlikleri
ve istikrarsızlıkları ile meşgul. Ülkede, başbakanlık dönemini resmi süresinin
sonuna ulaştırabilmiş lider henüz çıkabilmiş değil. Ayrıca, siyasi
dengesizliğin ve istikrarsızlığın nedenlerinden birini yükselmiş olan enflasyon
ve değer kaybeden para birimi oluşturuyor.
Pek çok açıdan Türkiye’ye göre geri
kalmış Pakistan’ın enflasyona verdiği siyasi, toplumsal ve para
politikası açısından tepkisi yukarıda anlatıldığı gibi iken, Türkiye nasıl
tepki veriyor?
Türkiye’de enflasyon Ağustos 2021’de %19.25 idi.
O noktada, ülkenin merkez bankası politika faizini %19’dan %14’e tedrici olarak
indirdi.
Türkiye’de hükümet, %61.1’e karşı uyguladığı
%14’lük faizle toplumun Türk Lirası (TL) cinsinden yatırım yapma motivasyonunu
yok etti. Hükümet, toplumu piyasa koşullarında TL cinsinden yatırıma özendirmek
yerine ekonomi mantığının dışına çıkarak TL cinsinden yatırıma “zorluyor”.
Kur korumalı mevduat (KKM), kurda önemli bir
artış ortaya çıkmadığı sürece pozitif reel getiri sunmuyor. Hükümet, kurda
önemli bir artış olmaması için çeşitli yöntemler deniyor. Kurun artmaması,
tasarruf sahibini enflasyon karşısında reel getirisi olmayan bir durumla karşı
karşıya bırakıyor. Kurun artması ise, devlet hazinesi için ağır bir maliyet anlamına
geliyor. KKM’nin yaratacağı toplumsal eşitsizlik ise bambaşka bir olumsuzluk.
Hükümetin kur artışını engellemek amacıyla
ortaya koyduğu uygulamalardan biri ihracatçı üzerinden yürüyor. İhracatçılar, ihracat
bedellerinin %25’ini TL’ye çevirmek zorundaydılar. Oran, %40’a çıkarıldı. İthalat
yapmadan ihracat yapamayan ihracatçı için anlamlı
olmayan bir uygulama. Bu, piyasa koşulları çerçevesinde TL mevduat
özendirilmediği için “baskıyla” TL mevduat yaratma çabasıdır. Ortada, bir
çaresizlik söz konusu.
Kur korumalı mevduat (KKM) uygulaması ile
şirketlere vergi avantajları sunuldu. Bu durumda, hem KKM’nin mantığı gereği
kamu maliyesinin hasar alması söz konusu, hem de vergi avantajı nedeniyle kamu
kesiminin azalan vergi tahsilatı söz konusu.
Bankalara, döviz mevduat hesaplarından belirli
oranlarda TL cinsinden mevduata dönüş sağlanmadığı takdirde, komisyon adı
altında ceza uygulanacak. Böylece, TL cinsinden mevduat tutmayı mevcut faiz
oranlarında cazip bulmayan tasarruf sahiplerinin hükümet tarafından hoşa
gitmeyen tasarruf
tercihlerinin bedeli bankalara ödetilecek. Ayrıca, bankalara
tasarruf sahiplerinin TL cinsinden mevduata geçmeleri konusunda baskı
uygulatılıyor.
Fiyat denetimi gibi yöntemlerle, yaptıkları
maliyet hesaplarıyla stok seviyesi belirlemeye çalışan işletmelere baskınlar
düzenlenmesi gibi tehditkâr uygulamalarla enflasyonun düşürüleceği düşünülüyor.
Bu gibi baskı yöntemleri, tarih boyunca hedeflenenin tam tersi sonuçlar
doğurmuştur.
Toplumun alım gücünün düşmemesi için hazine
kaynakları kullanılarak bazı desteklerin açıklanacağı iddia ediliyor. Ayrıca, enflasyon
korumalı bir hazine ürününün çıkarılacağı bakan tarafından dile getiriliyor.
Enflasyon korumalı bir ürün, tasarruf sahibini enflasyona karşı koruyacaksa,
getirisi mevcut verilerle en az %61.1 olacaktır. Bu getiri, faiz değilse nedir?
O halde, neden Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB)’nın politika faizi
kullanılmamaktadır? Topluma ağır ekonomik hasarlar vermekte olan bilim dışı
yöntemlerin amacı nedir?
Türkiye, enflasyonu düşürmek için hiçbir
ekonomi politikası önlemi almadığı gibi, önlem olarak düşündüğü uygulamalarla
enflasyonu kontrol altına alamayacaktır. Ayrıca, kontrol altında olduğu
düşünülmesi gereken seviye nedir? %8, %10 ya da başka hangi oran?
Türkiye’nin enflasyon hedefi nedir? TCMB tarafından
hedef olduğu iddia edilen %5 midir? Böyle bir hedefin ilan edilmesi dahi mevcut
uygulamalar altında ekonomi yönetimi ciddiyetiyle bağdaşmamaktadır. Nitekim,
hükümet tarafından enflasyonun düşeceği belirtilmekte ama herhangi bir hedef
oran ifade edilememektedir.
TL cinsinden tasarruf yapmış olanların negatif
reel getiriye dayanabilmesi mümkün değil. Mevcut durumun sürdürülemez oluşu,
kur ve faizde mutlaka yukarı gidişin sinyalini veriyor. Bunu tetikleyen unsur
ne olacak ve bu gelişme ne zaman gerçekleşecek? Bu sorunun cevabı yok.
Sonuç: ABD’de enflasyonun küresel enerji ve
gıda fiyatları artışlarının da etkisiyle %8.5’e ulaştığı bir dünyada
Pakistan’ın enflasyonu %12.7. Pakistan’daki enflasyon, güvensizlik oyunun
nedenlerinden biri. Türkiye’deki enflasyon %61.1. Türkiye’nin Pakistan gibi bir
ülkenin düzeyine “çıkabilmesi” ancak hükümet değişikliği ile mümkün gözüküyor.
Veriler, Türkiye’nin dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olduğu algısının
siyasi nitelikli ve temelsiz olduğunu ortaya koyuyor.
Not: Bu yazı, 14.04.2022 tarihinde yazılmış ve daha sonra PolitikYol sitesinde yayınlanmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder