Türkiye, kredi genişlemesine dayalı büyüme modelini 2016’dan bu yana üst bir boyuta taşıdı. Ancak, son ayların uygulamalarıyla kredi piyasasını adeta kilitledi . Toplum, krediye ulaşmanın zorlaştırıldığı koşullarda iktidarın seçim stratejisinin ne olacağını merak ediyor. Zira, kredinin ivmelediği büyüme önceliklendirildi. Mevcut uygulamalar çerçevesinde bankacılık sisteminin kredi verebildiği üç kesim kaldı: net ihracatçı firmalar, küçük ve orta boy işletmeler (KOBİ) ve faktoring şirketleri. Kanunla getirilen kısıtlamalar nedeniyle bu üç kesim dışındaki işletmelere kredi vermenin bankalar açısından ekonomik mantığı kalmadı. Gerçi, bu kesimlere de kredi vermenin ekonomik gerekçeleri sağlam değil ama “kötünün iyisi” yaklaşımı söz konusu. Kısıtlamaların temelinde bankaların kredi kullandırımları karşılığında menkul kıymet, yani hazine bonosu ve/veya devlet tahvili alma zorunluluğu yatıyor. Menkul kıymet alma zorunluluğu, hükümetin devleti bankalara düşük maliyetle fonlatması amacıyla