Ekonomiyi içinde firmaların, hane halkının,
devletlerin, tüketimin, tasarrufun, üretimin bulunduğu bir topa benzetelim. Ekonomi,
tüm bu temel unsurların birbirleriyle ilişki içinde olduğu bir kapalı mekanizmayı
ifade ediyor.
Ekonomi adını verdiğimiz top, tüm canlı
organizmaların birbirleriyle ilişki halinde olduğu ve içinde bulundukları
fiziksel koşulların yer aldığı “çevre” alanı içinde çalışıyor. Yani, ekonomi topunun
dışında bir çevre var. Evren ve Dünya gibi.
Ekonomi, çevreden kaynakları alıyor, çeşitli proseslerden
geçiriyor, üretiyor, tüketiyor ve çevreden aldığı kaynakları çevreye atık
olarak iade ediyor. Atık, karbondioksit, plastik,
kimyasal madde, v.s. olabiliyor.
Sanayi devrimlerinin başlamasıyla beraber nüfus
ve gelir artışı insanlık tarihinin hiç görmediği boyutlara ulaştı. Sadece 20.
yüzyılda Dünya nüfusu dört
kat artarak 6.4 milyara ulaştı. 2022 itibarıyla Dünya nüfusu
neredeyse 8 milyara ulaşmış durumda.
Aşağıdaki grafik, M.Ö. 10.000 yılından 2000’e
kadar geçen sürede Dünya nüfusunun hangi düzeye ulaştığını gösteriyor. Sanayi
devrimlerinin başlangıcı sonrasındaki 1800’lerden itibaren insanlık tarihinde
görülmemiş bir nüfus artışı söz konusu. 1960 yılını 3 milyarlık bir nüfus ile
kapatan gezegen, her 12 ila 15 yıl
arasında yeniden 1’er milyarlık nüfus üretiyor.
Kaynak: https://ourworldindata.org/world-population-growth
Nüfus artışı ile küresel gelir de 20. yüzyılda
yirmi katlık bir artış kaydetti. Nüfus artışından çok daha yüksek oranlı bir
artış gelir tarafında söz konusu oldu. Anlamı, kişi başına tüketimin de
arttığı. Diğer bir bakış açısıyla, ekonominin çevreden aldığı kaynak ve çevreye
geri verdiği atık miktarı da artıyor.
Aşağıdaki grafik, M.S. 1. yıldan 2018’e kadar küresel
gelir artışını gösteriyor. Sanayi devrimlerinin başlamasıyla beraber gelir
artışının nasıl bir çıkış yakaladığı son derece çarpıcı bir şekilde ortada.
Kaynak: https://ourworldindata.org/economic-growth
20. yüzyıl boyunca, doğadan alınan materyallerin
kullanımı 8’e
katlandı. İnsanlık, doğayı tüketiyor.
Hawaii Adaları’nda Mauna Loa adlı gözlemevi
gezegenin milyonlarca yıldır görmediği bir şeyi tespit ediyor. Mayıs 2022
itibarıyla atmosferdeki
korbondioksit miktarı 421 ppm düzeyine ulaşmış. Sanayi devrimleri
öncesinde atmosferdeki karbondioksit miktarı 6.000 yıllık insanlık tarihi
boyunca 280 ppm civarında sabit olarak kalmış.
Dünya gezegeni 4.5 milyar yıldır yaşayan bir
organizma. İnsanın sebep olmadığı değişimleri çokça yaşadı. Karbondioksit
miktarının 400 ppm üzerine çıktığı dönem, bundan 4.1 ila 4.5 milyon yıl
öncesine, Pliyosen Evre’ye denk geliyor. O dönemde, Dünya’nın ortalama
deniz seviyesinin bugüne göre 16.2 metre daha yüksek olduğu tespit
edilmiş.
Sanayi devrimleriyle başlayan ve 20. yüzyılda
insanlık tarihinin görmediği boyutlara ulaşan sanayi atığı giderek artıyor.
2021 yılı itibarıyla, insanın sebep olduğu sera etkisi yaratan gazların salımı
nedeniyle atmosferin ısı
tutma özelliği 1990’a göre %49 oranında artmış. Aradan geçen süre
sadece 31 yıl ve artış oranı %49!
Doğanın kendi sağlığı çerçevesinde
sunabileceklerinin sınırı var. Stockholm Üniversitesi tarafından yapılan bir çalışma
bu sınırları tanımlamaya çalışıyor. Dokuz adet kıstasa göre karamsar bir
manzara ile karşılaşılıyor.
Doğanın katledilişi ile 500
canlı türü yok olma noktasında.
Doğa bilimlerinin yukarıda ortaya koyduğu
veriler ekonomi adı verilen topun çevre ile ilişkisinin bir süre sonra
sürdürülemez bir noktaya ulaşacağını anlatıyor. Gayrisafi milli hasıla (GSMH) ile
ekonominin sadece üretim ve büyüme performansı ölçülebiliyor. Yani, bir
ekonominin her yıl ne kadar mal ve hizmet ürettiği GSMH ile anlaşılıyor ama bu
hesabın içinde 2010’da Meksika Körfezi’ni büyük bir çevre felaketine sürükleyen
Deepwater
Horizon petrol platformu kazasının enkazını toplamak için yapılan
harcamaların faturaları da var. GSMH içinde çevre ile ilgili hiçbir ölçümleme
yok. GSMH, vazgeçilemeyecek bir gösterge ama insanlığın geldiği noktada başkaca
ölçümleme araçlarına ihtiyaç bulunuyor.
Ana akım iktisadın anlayışı ve kapitalizmin 20.
yüzyıl ve sonrasında kaydettiği gelişmeler sadece GSMH ile ölçümlenen büyümenin
de bir gün mümkün olamayacağını anlatıyor. Tarih,
inovasyonun
ilerleme kaydetmekte zorlandığı dönemlerde ekonominin yaşadığı
yıkımlardan çıkarken kendini yeniden yaratmakta zorlandığını anlatıyor. Ancak,
çevre ile ilgili sorunlar konuya bambaşka bir boyut kazandırıyor.
Eşik aşıldı. Gelinen noktadan dönüş mevcut
kapitalist anlayışla mümkün değil. Gezegenin zengin kuzeyi ile fakir
güneyi arasındaki eşitsizlikler gezegeni kurtaracak bir yeni düzen anlayışını
kuzeyin ortaya koyması gerektiğini anlatıyor. Fakat bu, maalesef imkan
dahilinde gözükmüyor.
Ütopik ama Einstein’ın
bir Dünya hükümeti hayalinden başka çare kalmadı gibi. Çevre, ulusal
düzeyde ele alındığı sürece ne çevre kurtulabilecek, ne de ekonomilerde sürdürülebilirlik
mümkün olacak.
İnsanlığın yarattığı ekonomi adlı mekanizma ile
çevreden aldığı kaynakları giderek artan miktarda atık olarak çevreye iade etmesi
artan nüfustan ve nüfustan da büyük oranda büyüyen ekonomiden kaynaklanıyor.
Nüfusun da, ekonominin de küçülmesinden (de-growth) başka bir yol yok gibi
gözüküyor. Gerçekleşeceğini düşünmüyorum ve buna çok karşıt
görüş de var ama galiba gerçekten başka çarenin kalmadığı bir eşikte
insanlık.
Büyüme olsun, herşeyi etkin piyasa çözsün
anlayışına katılmıyorum. Yenilenebilir enerjilerin ve atık yönetimi teknolojilerinin
bu olağanüstü çevre bozulmasını durduracak noktaya ulaşacağını ve tüm Dünya
ülkelerine yayılabileceğini düşünmüyorum. Teknoloji üreten şirketlerin
tekelleşme eğilimlerinin güçlendiği bir dönemde her sorunun çözümü piyasadan
nasıl beklenebilir? Sorun, küresel boyutlu devlet müdahaleleri ve regülasyonlar
yoluyla belli bir çözüm noktasına getirilebilir.
Gün gelir, insanlık çaresiz kaldığı noktada
küresel bir sistem değişikliğine gitmek zorunda kalabilir. Farklı ideolojik
yaklaşımlara açık olma zorunluluğu giderek daha fazla ortaya çıkıyor. Henüz
oradan çok uzaktayız ama iş işten geçiyor. Belki de geçti.
Not: Bu yazı, 19.07.2022 tarihinde yazılmış ve
daha sonra PolitikYol sitesinde yayınlanmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder