Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Tedarik Zincirlerinin Covid-19 İle Değişimi

Covid-19 salgınının ilk etkisi bir arz şoku olmuştu. Çin gibi devasa bir üretim ülkesinin şalterleri indirmesiyle beraber küresel boyutlu bir arz daralması yaşandı. Yaşanan arz şoku, Çin’den ithalat yapan üreticilerin üretimde Çin’e ne kadar bağımlı hale geldiklerini sorgulamalarına yol açtı. Hemen hemen son 30 yıl, küreselleşme olgusunun tedarik zincirlerinin arasındaki bağları karmaşıklaştırdığı bir süreci beraberinde getirdi. Değişen tüketici tercihleri, üretim süreçlerinin yönetimini farklılaştırdı. Stok tutma süreleri ve yöntemlerinden lojistik hizmetlere kadar üretimi ve üretilen malların dolaşımını etkileyen tüm kavramlar teknolojinin de etkisiyle yeniden tanımlandı. Fakat, Büyük Resesyon sonrasında başka bir süreç çalışmaya başladı. Tarihten de biliyoruz ki savaşlar ve ekonomik krizlerin ticaret üzerinde iki önemli etkisi oluyor: siyasette artan milliyetçilik ve ekonomide artan korumacılık eğilimleri. Büyük Resesyon sonrasında ortaya çıkan ekonomik hasar, dünya genelinde ge

Neoklasik Okul - 1: İktisadın Artan Bilimselliği

Günümüzde, global ekonomik mimarinin ortaya koyduğu çok sayıda sorunun temelinde 1980'lerde ateşlenen ve yaygınlaşan neoliberal görüşlerin olduğu düşüncesi geniş ve derin bir gündem oluşturmaktadır. Bu yazının konusu olan neoklasik okulun neoliberal politikalar üzerindeki etkisi büyük ve önemlidir. Ancak, bu etkinin Neoklasikler'in ekonomiye bakış açısından mı kaynaklandığı, yoksa 1980'lerin ortamına hizmet edebilecek yönde mi kullanılmaya çalışıldığı tartışma konusudur. 1776'da, A. Smith'in Ulusların Zenginliği adlı eseri ile doğduğu kabul edilen iktisat bilimi, klasikler adı verilen bir iktisadi akım ile bilimsel anlamda başlamıştı. Klasikler, bölüşüm konusunu ele alırken, üretim faktörlerinin tanımını yapmıştı. Yani, emek, girişimci, sermaye ve doğal kaynağın değerinin nasıl belirlendiği konusunda fikirlerini kendi teorileri (Klasik Teori) çerçevesinde dile getirmişlerdi. A. Smith, ilk sanayi devriminin koşulları altında gelişen serbest piyasa ortamını ele

PPK’nın Faiz Kararı – 22 Ekim 2020

22 Ekim 2020 tarihli PPK toplantısı sonunda alınan kararlar şunlar: Politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı %10.25 düzeyinde sabit tutuldu. Geç likidite penceresi işlemlerinde uygulanan faiz oranı ile gecelik borç verme faiz oranı arasındaki fark 3 puana çıkarıldı. Yukarıdaki kararların hemen ardından kurlarda hızlı bir yükseliş, borsada ise düşüş meydana geldi. Piyasa, politika faizinde bir artış beklemekteydi. TCMB’nin geçmiş dönemlerde aldığı ya da alamadığı kararlara bakarak 1 ila 3 puan arasında değişen faiz artırımı kararı beklentileri söz konusu idi. Ancak, politika faizi değiştirilmedi ve %10.25 düzeyinde sabit tutuldu. Piyasa, faiz oranının arttırılacağına dair öylesine güçlü bir beklenti oluşturmuştu ki, uzun bir süreden sonra Türkiye’nin CDS primleri 500 puanın altına inmişti. Bankaların büyük bir bölümü, faiz artışının gerçekleşeceğine dair beklentiyle faiz oranlarını çeşitli vadelerde son 2 haftada yükseltmeye başlamışlardı. Böylesine güçlü bir faiz artı

Nedenleri ve Sonuçlarıyla Düşük Faiz Ortamı

İktisadi analizdeki “ceteris paribus” kavramını Covid-19 krizinden daha iyi hiçbir şey anlatamazdı. Ekonominin değişmeyen kuralları vardır ama bu değişmeyen kurallar belli varsayımlar altında çalışır. Varsayımlar değişir, kuralları değiştirir. Gelişmiş ülkelerin düşük faiz ortamı, Covid-19 krizi ile ortaya çıkmadı. Düşük faiz ortamı, her ekonomik durgunluğun bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Covid-19 krizi öncesinde var olan düşük faiz ortamı, Covid-19 krizi ile beraber derinlik kazandı. Düşük faiz ortamının sonlanacağı yıllara dair öngörüler ileri kaydırıldı. Yazının hemen başında belirtmek durumundayım ki düşük faiz ortamı gelişmekte olan ülkeler için genel bir trend oluşturmak anlamında söz konusu değil. Gelişmekte olan ülkelerin koşulları çok farklı ve küresel koşulların durgunluk gösterdiği dönemlerde yükselen faiz ortamlarında bulunabiliyorlar. Türkiye’nin Temmuz ayından bu yana içinde bulunduğu koşulları - serbest piyasa koşulları zayıflatıldıysa da - bir örnek olarak göst

Covid-19 ile Değişen Dünya ve Değişen Koşullar

Dünya tarihinde hiçbir kriz, Covid-19 krizi kadar derin, yaygın ve dünyanın tüm ülkelerinde bu kadar eş anlı bir çöküşü beraberinde getirmemiştir. Okuduklarım, dinlediklerim beni bu sonuca ulaştırıyor. Mart ayından bu yana yaşadıklarımız, bize 1929’un Büyük Depresyon döneminin rakamlarına bugüne kadar hiç bakmadığımız bir bakış açısıyla bakmamıza neden oldu. İspanyol gribinden haberdardık ama 1918-1920 arasında yaşananları bu kadar detaylı analiz etme ihtiyacı hiç hissetmemiştik. Okuduğum bir kitapta, Karlsbad’tan İstanbul’a Viyana üzerinden dönen Atatürk’ün İspanyol gribine yakalanıp Viyana’da mecburi olarak bir hafta yatmak zorunda kaldığını hiç önemsemeyecektim ve unutacaktım belki de ama içinde bulunduğumuz koşullarda çarpıcı geldi. Yani, algılarımız değişti. Yaşadığımız onca tecrübeyi ve en önemlisi, ekonomiye yansımalarını derleyerek bir özet haline getirme ihtiyacı hissettim. Dünyanın, dönüm noktalarından birisine tanıklık ediyoruz. 19. yüzyılın sonlarında yaşanan globalleşm

Mary Stuart

Siyaset, tarih boyunca insan karakterinin en sorunlu yönlerini dışa vurduğu bir alan olmuştur. Güç elde etme ve koruma mücadelesi, aristokratik ego, ekonomik çıkarlar uğruna mücadele etmek gibi dürtülerin en sert davranış biçimleriyle ortaya döküldüğü bir alandır. Siyaset, sadece ülke yönetimi gibi büyük ölçekli bir kavram olarak da düşünülmemelidir. Hayatın içinde, her yerde farklı şiddet ve ölçeklerde siyaset vardır. İnsanın sosyal yaşamının bir parçası olarak da değerlendirilebilir. İnsanın farklı karakter özelliklerinin bir bütünü olarak doğasını yansıtmaktadır. Muazzam bir kitap okudum. Neredeyse hiçbir eserini “pek de beğenmedim” diyemediğim Stefan Zweig’ın Mary Stuart başlıklı biyografisini bitirdim. İşi gücü bitirdikten sonra, bir an önce oturup kitabın okumaya ara verdiğim sayfalarından okumaya devam etmenin heyecanını her gün yaşadım. Bir tarih kitabı havasında yazılmış değil bu biyografi. Zweig’ın romancı yönüyle yazılmış ve son derece sürükleyici bir dille ve havayla ak

İktisat ve Nobel

İktisat için verildi ama daha çok matematik ya da mühendislikle ilgili bir dalın ödülü gibi görünüyor. Bu yılın Nobel ödülünü kastediyorum. İki Stanford akademisyeni Paul Milgrom ve Robert Wilson paylaşıyor ödülü bu yıl. Oyun teorisinin (game theory) alt dallarından biri olan ihale teorisi (auction theory) beraber ele aldıkları konu. Günlük yaşamın ekonomi ile ilgili pek çok alanında uygulanabilecek ama matematiksel soyutlama boyutuyla, metodolojisiyle başka alanlarda da kullanılabilecek formatlar içeriyor çalışma. Oyun teorisi ile 1994 yılı Nobel ödülünü alan John Nash'i anımsatıyor Paul Milgrom ve Robert Wilson çalışmalarıyla. Russel Crow'un başrolünü oynadığı Beautiful Mind adlı filmden de hatırlayabilir konuyla doğrudan ilgisi olmayanlar Nash'i. Oyun teorisi, doğası gereği çok değişkenli olma özelliği taşıyan sosyal gelişmeler veya ortaya çıkan yeni sosyal durumlar karşısında karar alma, birbiriyle çelişen gelişmeleri analiz etme ve bunlara dayalı olarak geliştirilen