Ana içeriğe atla

Globalleşen Dünyanın Ortasında 1873 Krizi

Küresel ekonominin bugün etkisi altında olduğu neoliberal akımın temellerini anlamak için kapitalizmin gelişme sürecini analiz etmeye başladığım dizinin ilk yazısını 19. y.y. ağırlıklı bir özetle tamamlamıştım. Yazıyı 1873 krizine ve Neoklasik Okul'un doğuşuna kadar getirmiştim. 1873 krizi, iktisat tarihinin ilk krizi değildir. Ancak, tarihsel süreçte bazı çok önemli özelliklere sahiptir. Bu nedenle, önemli bir duraktır ve ayrı bir analizi hak eder.

19. y.y.'nin bir önceki yazıda ele aldığım iktisadi gelişmeleri içinde 1819, 1825, 1837, 1847, 1857 ve 1866 yıllarına ait farklı şiddetlerde krizler de vardır. Ancak 1873, önce Büyük Depresyon olarak adlandırılmış, ardından 1929'da daha şiddetli bir kriz ortaya çıkınca adlandırmalar değiştirilmiştir. Yani, 1929 için Büyük Depresyon, 1873 için ise Uzun Depresyon denmiştir. Böylece, 1873 krizi Büyük Depresyon isimlendirmesini kaybetmiş ve bu ünvanı 1929'a devretmiştir. 1929'da başlayan Büyük Depresyon sırasında ABD ekonomisi arka arkaya 43 ay küçülmüşken, 1873'teki Uzun Depresyon sırasında arka arkaya 65 ay küçülmüştür. 1873 için "uzun" ifadesinin kullanılma nedeni iki kriz arasındaki süre farkı olmuştur. 2008 krizi ise, 1929'dan sonraki en şiddetli kriz olma özelliğiyle Büyük Resesyon olarak adlandırılmıştır.

19. y.y.'nin içindeki krizlere kısaca değinelim ki 1873'ü ve 20. y.y.'yi daha iyi anlayalım. Krizlerin tarihine ilişkin uzmanlık sahibi iktisatçıların detaylı çalışmaları mevcuttur. Ancak, bu yazının amacı krizlerin tarihini irdelemek değildir. Fakat, krizlerin ortak özelliklerini vurgulama gereği vardır. Zira, bugünün koşulları ile tarihin koşulları farklı olsa da, krizlerin çıkış nedenlerinin bazı ortak özelliklerini anlamak bugünü iyi analiz edebilmek için önemlidir.(1)

1819 krizi, ABD'nin İngiltere'den bağımsız bir ekonomi yaratma sürecinde ortaya çıkmıştır. ABD, ilk merkez bankası sistemini First Bank of the United States ile 1791-1811 yılları arasında uygulamıştır. İkinci olarak ise Second Bank of the United States ile 1817-1836 yılları arasında uygulamıştır. Bugünün merkez bankası olan Fed 1913'te kurulmuştur. ABD'de, 1836 ile 1913 arasında farklı sistemlerle merkez bankası benzeri işlevleri yerine getiren bankacılık sistemleri ve oluşumları söz konusu olmuştur. 1819 krizi, ABD'nin uyguladığı merkez bankası para politikalarının yarattığı dalgalanmaların bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Napolyon Savaşları'nın (1800-1815) etkileri sonucunda kötüleşme sürecine giren ve dengelenmeye çalışan ekonomilerde aşırı spekülasyon amaçlı gayrimenkul ticareti yapılmaya başlanması da krizi tetikleyen unsurlar arasında yer almıştır.

1825 krizi, İngiltere'de hisse senedi piyasasının çökmesiyle meydana gelmiştir. Latin Amerika'da yapılan spekülatif yatırımların İngiltere ekonomisi üzerindeki etkileri nedeniyle oluşmuş bir krizdir. Napolyon Savaşları, İngiltere'nin finansal sistemini son derece karlı bir hale getirmiş ve parasal şişkinlik yaratmıştır. Parasal şişkinlik, spekülatif yatırımları teşvik eden bir rol oynamıştır. Böylece, hisse senedi piyasasında balon oluşmuş ve riskli borçlanmalar ortaya çıkmıştır. Sonuçta, balon ile beraber 1825 krizi patlamıştır.

1837 krizi, ABD'nin batı eyaletlerinde gerçekleşen spekülasyon amaçlı borç verme uygulamalarının bir sonucu olmuştur. Aşırı şişen pamuk fiyatları aniden düşmüş, arazi fiyatlarında oluşan balon bir anda sönmüş, ardından tüm fiyatlar ve ücretler çökmüştür. Bazı eyaletlerde işsizlik oranı %25 seviyelerine ulaşmıştır. 1837-1844 arası, ABD için deflasyonist bir süreç olmuştur.

1847 krizi İngiltere'de meydana gelmiştir. Nispeten küçük bir krizdir. Fakat, yukarıdaki krizlerde olduğu gibi, 1840'larda yapılan yoğun demiryolları yatırımlarının yarattığı bir balon bu krizin de tetikleyicisi olmuştur.

1857'de krizi ABD devralmıştır. 1850'li yıllarda ulusal ekonomiler dış ticaret yoluyla birbirleriyle daha fazla ilişki içine girmişlerdir. 1857 yılı öncesinde yapılan riskli uluslararası yatırımlar olumsuz sonuçlarla ekonomileri etkiler hale gelince uluslararası ekonomi geriye gitmeye başlamıştır. Ancak, ABD'nin iç ekonomisi 1848-1855 arasında Kaliforniya eyaletinde bulunan altın yataklarından altın çıkarılmasının etkisiyle de büyüme göstermiştir. ABD, uluslararası ekonomiyle kendi iç ekonomisi arasındaki uyumsuzluk sonucunda bir kriz yaşamıştır.

1866 yılında, 1873 öncesindeki son önemli kriz meydana gelmiştir ve bu kez adres İngiltere'dir. Overend, Gurney and Company adlı bankanın batmasıyla Londra'da toplumsal bir hezeyan oluşmuştur. Halk, politik reform çağrılarıyla ve 1866'da Hyde Park'ta ayaklanarak 1867 yılında bir dizi reformun geçmesini sağlamıştır. Bu krizin temelinde, İngiltere'nin finansal yapısı nedeniyle işçi sınıfında baş gösteren memnuniyetsizlik bulunmaktadır.

Görüldüğü üzere, 19. y.y. boyunca yaşanan krizler ABD ve İngiltere arasında gidip gelmiştir. Neredeyse tamamının ortak özelliği, spekülatif amaçlarla yaratılan talebin fiyatlarda şişkinlik yaratması ve ardından fiyatların aniden düşmesi ya da çökmesidir. Neredeyse tüm krizlerin bu ortak özellikleri, 2008'den bu yana küresel ekonominin tartışma gündemini düşündüğümüzde dikkat çekicidir.

1873 krizi, iktisadın bir bilim olarak doğuşundan itibaren yaşanan krislerin en şiddetlisi ve en yaygınıdır. Avrupa ve ABD, krizin en yoğun olarak etkilediği coğrafi noktalardır. 1861-1865 arasında Amerikan İç Savaşı meydana gelmiştir. Amerikan İç Savaşı sonrasındaki ve 1873'ün içinde bulunduğu dönem, ikinci sanayi devriminin yaşandığı dönemdir. İkinci sanayi devrimi birincisinden yaklaşık olarak yüz yıl sonra hayat bulmuştur. Elektriğin icadı ile büyük ölçekli üretimin yapılması mümkün olmuştur. Üretimde ihtisaslaşma başlamış ve üretimin içindeki tüm unsurların arasındaki ilişkiler yeniden tanımlanmıştır.

1873 krizinin detaylarına girmeden önce, 19. y.y.'nin son çeyreğinde dünyanın ekonomik açıdan hangi noktada olduğunu anlamak son derece önemlidir.

1870-1900 arasındaki dönem, ABD'de özel bir dönemin adı olmuştur: Gilded Age. ABD, iç savaşı geride bırakmış ve sanayileşmeyle beraber yüksek bir büyüme hızına ulaşmıştır. Teknolojide önemli ilerlemeler ekonominin döngüsüne adapte edilmektedir. Özellikle demiryolları inşaatları dönemin önemli yatırımları içinde başta gelmektedir. Bu yatırımların başa baş noktasına ulaşması doğal olarak uzun zaman almaktadır. ABD'de buluşlar yapılmakta, bu buluşlar için patentler üretilmektedir. Ardı ardına şirketler kurulmakta ve bilimsel yönetim ilkeleri hayata geçmektedir. Nitekim, Taylorizm kavramı bu dönemin bir ürünüdür. Kırsal kesimde özellikle çiftçilik gelişmektedir.

19. y.y.'nin son çeyreği, dünya nüfusunun arttığı ama ekonomik ve siyasi gelişmeler nedeniyle dünyanın küçüldüğü, yani globalleştiği bir dönemdir. Mallar, ürünler, sermaye, insanlar ve fikirler dünya ölçeğinde yer değiştirmeye başlamıştır.

1880 yılında, gelişmiş ülkelerdeki kişi başına gelir üçüncü dünya ülkelerindekinin iki katı düzeyindedir. Oran, 1913 yılına gelindiğinde üç olacaktır. 19. y.y.'nin sonundaki globalleşme süreci, ülkeler arasında gelişmiş ve gelişmemiş, zengin ve fakir, bağımlı ve bağımsız gibi ayrımları keskinleştirecektir. Gelişmemiş ülkelerin ekonomik açıdan gelişmişlere olan bağımlılığı da globalleşme süreci ile beraber ortaya çıkan yeni bir kapitalistleşme evresi içinde artıyor olacaktır.(2)

Kapitalizm, liberalizm temeline oturan felsefesiyle, tanımı ve doğası gereği uluslararası olma durumunu ifade eder. Teorik açıdan da ekonomik denge kavramını uluslararası ya da global boyutlu tanır. Ancak, uygulamada ulusallık kavramı ile karşı karşıya kalarak global ekonomik dengeyi tanımından aldığı salt liberal ilkeler ve uygulamalar doğrultusunda gerçekleştiremez. Nitekim, günümüzde olduğu gibi, 19. y.y.'nin sonlarında da benzer bir durum ile karşı karşıya kalmıştır. Rekabet koşullarında zorlanan ve ekonomik çıkarlarını koruyamayan ülkeler, uluslararası ticarette korumacı tarifelerle ulusal ekonomilerini savunmak durumunda kalmışlardır. Bu durum, kapitalizmin global denge arayışından sapma ifade eder.

19. y.y.'nin sonunda, dünyanın siyasi ve ekonomik dengelerini değiştirecek gelişmeler yaşanırken, gelir eşitsizliği ortaya çıkmakta ve politika da kabuk değiştirmektedir. ABD'de yaşanan hızlı dönüşüm, politikada ahlaki erozyonu da beraberinde getirir. Aynı dönem, Avrupa'dan ABD'ye büyük bir göç dalgasının yaşandığı bir dönemdir.

Dünya, böylesine önemli gelişmeler yaşarken 1873'te ortaya çıkan bir krizi o dönemin tanımlamasıyla bir Büyük Depresyon olarak algılamak ne kadar doğrudur? Alfred Marshall, fiyatlar, ücretler, karlar ve faiz oranlarında görülen uzun süreli çöküşü 1888'de endişe verici olarak nitelemiştir.(3) 1873 krizinin etki altına aldığı yılların temel problemi üretememek değil, karlardaki düşüş, yani sermayenin azalan getirisidir.

1873 krizinin yarattığı getiri kayıplarının en yoğun olarak yaşandığı nokta tarım sektörüdür. Tarım üretimi, 1873'ün öncesindeki on yıllarda büyük artışlar kaydetmiştir. Ancak, krizin etkisiyle, örneğin buğdayın 1894'teki fiyat seviyesi 1867 yılındaki seviyesinin 1/3'ü düzeyine gerilemiştir. İngiltere'de, 1873-1896 arasında fiyatlar genel düzeyi %40 oranında düşüş kaydetmiştir. Üretimde yoğun olarak kullanılmaya başlayan demir cevherinin fiyatı 1871'den 1894'e kadar %50 oranında düşüş kaydetmiştir.(4)

1873 yılında yaşanan kriz, İngiliz ve kıta Avrupa'sı yatırımcılarının ABD ve Latin Amerika'da başını demiryolları yatırımlarının çektiği büyük ölçekli yatırımlara spekülasyon saikiyle yönelmesi ve 1870-1871 arasında gerçekleşen Fransa-Prusya Savaşı sonrasında Fransa tarafından Almanya'ya ödenen savaş tazminatlarının Almanya ve Avusturya'da spekülatif amaçlı gayrımenkul yatırımları için kullanılması sonucu ortaya çıkmıştır. Almanya ve Avusturya'daki gayrımenkul balonunun patlamasıyla önce Viyana ve daha sonra Amsterdam ve Zürih borsaları çökmüştür. Avrupa'lı yatırımcıların ABD'deki yatırımlarına ilişkin varlıklarını likide etmeye yönelmesiyle de Avrupa'daki kriz ABD'ye sıçramıştır. ABD'de, Jay Cooke adlı yatırım bankacısının Northern Pacific Railroad inşaatının finansmanı için ihraç edilen varlıkları satabileceği alıcı bulamaması üzerine hem Jay Cooke, hem de demiryolu firması batmıştır. Böylece, Wall Street de çökmüştür. Wall Street'in çöküşü, Avrupa borsalarını olumsuz etkilemiştir. Böylece, gelişmiş ülkeler uzun süren bir deflasyonist sürece girmişlerdir. Bir süre sonra, ekonomik olumsuzluklar siyasi olumsuzluklara dönüşmeye başlamış ve sokak gösterileri gündeme gelmiştir.

Bir önceki yazıda, Almanya'nın 1873'te altın standardına geçtiğinden söz etmiştim. İşte bu geçiş de 1873 krizinin önemli nedenlerinden biri olmuştur. Almanya'nın gümüş para sisteminden altın para sistemine geçişiyle beraber gümüş fiyatları çökmüştür. Dolayısıyla, para birimini gümüş fiyatına endekslemiş olan ülkelerin para birimleri de ani değer kayıpları yaşamıştır. Bu nedenle, altın standardına geçiş pek çok ülke için kaçınılmaz olmuştur.

İlk küresel çaplı kriz olarak görülmekte olan 1873 krizinin Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki etkisi Düyun-u Umumiye'nin kurulması olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu'nun Avrupa ile ticaretinin kapitalizmin Avrupa'daki gelişme sürecine paralel olarak artması 19.y.y.'nin ikinci yarısına denk gelir. Osmanlı İmparatorluğu, 1854 yılından itibaren dış borç almaya başlamıştır. 1873 krizi ile beraber azalan ticaret kayıpları nedeniyle borçlarını ödeyemez duruma gelir ve 1881'de tüm dış borçların idaresi için Düyun-u Umumiye kurulur.

19. y.y.'nin son çeyreğine, küresel ekonomik düzenin 2. sanayi devrimi ile beraber ortaya çıkması damgasını vurmuştur. Bu ortam ve gelişmeler içinde küresel boyutlu bir kriz yaşanmıştır. Kriz, spekülasyon saikiyle şişen fiyatların, oluşan balonların patlamasının bir sonucudur ki yukarıda değinilen diğer krizlerin de ortak özeliklerinde aynı nedenler vardır. 2008'i de düşündüğümüzde aşina gelmiyor mu?

1800'lü yılların son 25-30 yılına damga vuran gelişmelerle 1873 krizinin nasıl bir arada gerçekleşebildiği Eric Hobsbawm'dan yaptığım alıntıda gördüğümüz üzere ilgi çekicidir. Konuya Alfred Marshall'ın getirdiği bakış açısı önemlidir ve iktisatçıların analiz perspektifinin can alıcı bir noktasında konumlanmaktadır. Farklı sosyal bilimlerin disiplinlerinden gelen araştırmacıların 1873 krizini iktisatçılar kadar önemsemeyen yaklaşımları da ayrıca mevcuttur.

Kaynaklar:

(1) Roubini, Nouriel & Mihm, Stephen; "Crisis Economics", The Penguin Press, 2010, sayfa 27.
(2) Hobsbawm, Eric; "The Age of Empire", Weidenfeld & Nicolson Ltd., 1987, sayfa 15-16.
(3) Alfred Marshall'ın parlamento komisyonlarında İngiliz hükümetine 19. y.y.'nin sonlarında verdiği tavsiyelerin yazılı metinleri J. M. Keynes tarafından "Official Papers" adı altında toplanmıştır. 
Alfred Marshall'a ait görüş, söz konusu metinlerde yer almaktadır.
(4) Hobsbawm, Eric; "The Age of Empire", Weidenfeld & Nicolson Ltd., 1987, sayfa 36-37.
(5) Roubini, Nouriel & Mihm, Stephen; "Crisis Economics", The Penguin Press, 2010, sayfa 27.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mali Baskınlık (Fiscal Dominance)

Kamu borcunun yönetimi bir para politikası aracı gibi kullanılabilir mi? Kullanılabileceği yönünde iddiası olan makaleler var. C. Goodhart, R. Sayers, P. Turner ve W.A. Allen gibi iktisatçıların çalışmaları örnekler arasında yer alıyor. Bu sorunun sorulmasına neden olan konu, kamu borcunun yüksekliğinin para politikasını işlemez hale getirdiği bir durumdur. Bu durum, mali baskınlık (fiscal dominance) kavramı altında karşımıza çıkıyor. “Some Unpleasant Monetary Arithmetic” başlıklı Thomas J. Sargent ve Neil Wallace’a ait 1981 yılı makalesi ve Michael Dean Woodford, Eric M. Leeper, Christopher A. Sims gibi isimlerin “The Fiscal Theory of the Price Level” başlığı ile ilintili çalışmaları mali baskınlık kavramının temelinde yer almaktadır. A. Leijonhufvud, ekonominin “belirli limitler” çerçevesinde kendi kendine istikrara dönebildiğini söyler. Büyük Buhran (1929) döneminde belirli limitlerin dışına çıkılmıştır. Büyük Resesyon ile beraber de yine belirli sınırlar aşılmıştır. Bu nedenle, eko

Lascia ch'io Pianga

Alman ve daha sonra İngiliz'dir George Frideric Handel. 1706-1710 yılları arasında İtalya'da yaşar. Floransa, Roma, Napoli ve Venedik'te geçirdiği günlerde İtalyan barok müziğinin Arcangelo Corelli, Alessandro Scarlatti, Domenico Scarlatti, Agostino Steffani gibi önemli temsilcileriyle tanışır. Bu sanatçılarla, İtalyan müziğinin kendi eserlerinde yansımalar bulmasıyla sonuçlanacak etkileşimlerde bulunur. Handel, 1703-1706 yılları arasında Hamburg'ta yaşamıştır. Alman müzik geleneğinin etkisiyle 1705 yılında Almira adlı operasını ilk kez sahneler. 1705'ten sonraki üç yıl içinde üç opera daha besteler ama bu operaların hiçbirine ulaşılamamıştır. Handel'in eserleri, İtalya'ya gidene kadar Alman müzik geleneğinin etkisi altındadır. Dolayısıyla, Almira Alman'dır. 1707 yılında ilk kez sahnelenen Rodrigo, Handel'in ilk İtalyan operası olma özelliğini taşır. Ancak, Rodrigo'daki İtalyan etkisi, Handel'in İtalyan etkisindeki sonraki bestelerine göre

Berlin 1978

Çocukluk yaşlarındaydım ama herşeyi hatırlıyorum. Brandenburg’un önünde, bomboş bir Unter Den Linden Caddesi. Her yer bembeyaz. Berlin karla kaplı. Dondurucu bir soğuk var. Evdeki konuşmaları hatırlıyorum. İtalya’ya mı gitsek? Evet ama İtalya’ya her zaman gidilir. 1968’de, öğrenci iken BASF’te staj yaparken Mannheim’dan Berlin’e gittiğini ve çok enteresan şeyler gördüğünü anlatıyor babam. Ya duvar bir gün yıkılırsa? Bir daha görme şansı bulamayacağımız şeyleri görelim; tarihe tanıklık edelim. “Boşverin şimdi İtalya’yı, Demokratik Almanya adında bir ülke de, bugün orada olan duvar da kalmayacak bir gün” diyor babam bizi Berlin’e götürmek için ısrarlı olurken. İtalya yerinde duruyor nasılsa. Karar veriliyor ve bir kaplumbağa Volkswagen ile Regensburg’tan Berlin’e yola çıkıyoruz. Babam, gördüğümüz herşeyi anlatmaya meraklı ve istekli olduğu için, biz de dinliyoruz kendisini. Yaşıma göre konuların ağır gelip gelmeyeceğini düşünmeden anlatıyor. Gördüklerim ve dinlediklerimden etkileniyo