Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Berlin 1978

Çocukluk yaşlarındaydım ama herşeyi hatırlıyorum. Brandenburg’un önünde, bomboş bir Unter Den Linden Caddesi. Her yer bembeyaz. Berlin karla kaplı. Dondurucu bir soğuk var. Evdeki konuşmaları hatırlıyorum. İtalya’ya mı gitsek? Evet ama İtalya’ya her zaman gidilir. 1968’de, öğrenci iken BASF’te staj yaparken Mannheim’dan Berlin’e gittiğini ve çok enteresan şeyler gördüğünü anlatıyor babam. Ya duvar bir gün yıkılırsa? Bir daha görme şansı bulamayacağımız şeyleri görelim; tarihe tanıklık edelim. “Boşverin şimdi İtalya’yı, Demokratik Almanya adında bir ülke de, bugün orada olan duvar da kalmayacak bir gün” diyor babam bizi Berlin’e götürmek için ısrarlı olurken. İtalya yerinde duruyor nasılsa. Karar veriliyor ve bir kaplumbağa Volkswagen ile Regensburg’tan Berlin’e yola çıkıyoruz. Babam, gördüğümüz herşeyi anlatmaya meraklı ve istekli olduğu için, biz de dinliyoruz kendisini. Yaşıma göre konuların ağır gelip gelmeyeceğini düşünmeden anlatıyor. Gördüklerim ve dinlediklerimden etkileniyo

Nesillerini Iskalayan Ülke

Yeni projelerden söz etmek istiyorum. Toplumun refahını artıracak işlerin peşine düşmek istiyorum. Hataları değerlendirip, aynı hataları bir daha yapmamak için neler yapacağımıza odaklanmak istiyorum. Verimimizi artırmak istiyorum. Kimden nasıl bir siyasi salvo gelecek de ortalık karışacak, döviz kuru ne olacak, faiz nerelere yükselecek kaygısına enerji harcamak istemiyorum. Tepkiliyim. Yaşamımın bir bölümünü sokak terörünü izleyerek yaşadım. Bir bölümünü darbelerin gölgesinde geçirdim. Çocuktum, korktum. Gençlik yıllarımdı. Demokrasi, siyaset, ekonomi, sosyoloji gibi konulara merak sardım. Doğru olanı, insanlığın binlerce yıllık tecrübesinden çıkardığı derslerle yazdığı kuramsal eserlerden anlamaya çalıştım. Anladım ki sosyal olgular göreceli. Lakin, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi konularda değişmez bazı temel kurallar toplumsal barış için var olmak zorunda. Özündeki felsefe aynı olmak kaydıyla, toplumdan topluma şekillenen sosyal ve siyasal kavramlar ortak bir nokta

Çöl Kraliçesi ve Ulusal Egemenlik

Nicole Kidman başrolde. Gertrude Bell'i canlandırıyor. Gertrude Bell, 100 yıl kadar önce Ortadoğu'da gezinmiş bir İngiliz ajanı. Aynı zamanda, bir arkeolog ve yazar. Bir insanın tek başına Ortadoğu'da dolaşması hiçbir dönemde kolay bir iş değildir. Fakat Gertrude Bell bu işi başarıyor. Üstelik, geliştirdiği ilişkilerle öyle bir noktaya geliyor ki, Ürdün ve Irak'ın yönetimlerini belirliyor ve haritalarını çiziyor. 1921'de, Kral Faysal'ın Irak'ın başına geçmesini sağlıyor. Çöl Kraliçesi (Queen of the Desert) filminde Gertrude Bell'in tarihsel önemi konusundaki vurgu zayıf kalmış. Nicole Kidman'ın başarılı oyunculuğunun hakkını vermek lazım ama epik biyografi türündeki filmin yönetmeni Werner Herzog, Gertrude Bell'in maceracı yönüne çok ağırlık vermiş. Dolayısıyla film, Gertrude Bell'in Ortadoğu siyaseti için önemini yeteri kadar ortaya çıkaramamış. Film, yine de izlemeye değer. Ortadoğu, sürekli olarak sorunlu bir bölge. Böyle kalmaya da de

İçi Boşalan Sanat

Kültürün içi boşaldı. Kültürel kavramların neredeyse tamamı ticari meta haline dönüştürüldü. Alınıyorlar ve satılıyorlar. İnsanlar sadece eğleniyorsa, sorun yok. Üretimleri devam ediyor. İçerik, önemini kaybetti. Duyguların, düşüncelerin yarattığı bir kavramdır kültür. İnsanın kendini ifade edişidir. Bazen müziktir, bazen resim. Bazen heykeldir, bazen şiir. Bazen de tiyatro. Ortaokul ve lise yıllarımda iken kravat ve ceket ile gidilirdi tiyatroya. Şehir tiyatroları, devlet tiyatrosu ve bazı özel tiyatrolar sürekli merceğimdeydi. Ekim ayından itibaren her ay gazetelerden oyunları takip eder, bir ay boyunca gideceğim oyunların biletlerini her ayın başında alırdım. Böylece, bütün kış aylarım sanatla dolu geçerdi. Üniversite yıllarımda, İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nin gençlik korosunda her çarşamba akşamı ve cumartesi sabahı provalarımız olurdu. O günlerde, bütün opera temsilleri ve konserler de ücretsiz olarak girmişti hayatıma. Sanat, hayatımın önemli bir bölümünü işgal ediyordu

Yangınlar, İlkellik, Kültür

Gaziosmanpaşa Ortaokulu Ortaköy'de idi. II. Abdülhamit'in kızı Fehime Sultan için 1881 yılında yaptırılmış bir yalıdır aslında o eski okulun binası. Bu nedenle, Fehime Sultan Yalısı olarak da bilinirdi. Yalı, 2002'de otopark mafyası tarafından yakıldı. Bir daha da okul olarak açılmadı bina. Okulun yeniden açılması için imzalar toplandı. Ben de imza verenlerdendim. Ulu Türk büyükleri kulak asmadı bu isteğe. Bugün, Kuruçeşme'deki gece kulüplerine giden insanların ve paparazzilerin falan araç park ettikleri bir yer halini almış durumda okulun bahçesi. Bugün Çırağan Oteli olan binaların bir bölümü de aslında Çırağan Sarayı idi bir zamanlar. Saray, 1910 yılında yandı. Yangında, V. Murad’ın özel kitaplığı ve gizli arşivi ile II. Abdülhamid’in tablo kolleksiyonu yok oldu. Çırağan Sarayı'nın hizmetkarlarının konutu olarak kullanılmış olan Feriye Sarayları'nın bir bölümü de yandı. Galatasaray Üniversitesi olarak kullanılan binanın çok eskide, yakın geçmişte ve bugün binl

Johan Gustaf Knut Wicksell

Her teoriyi üretildiği koşulları değerlendirerek irdelemeye çalışmak gerekir. İktisadi teoriler, geçmiş dönemlerin gelişmelerini açıklamak ya da geleceğe yönelik varsayımlar ortaya koymaya çalışmıyorsa, genel olarak üretildikleri dönemin ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel koşullarını dikkate alarak çıkarsamalarda bulunmaya çalışırlar. Ancak, içinde geliştikleri dönemin koşullarına göre ortaya çıkarken, her dönemde kullanılabilecek kavramlar ve tanımlamalar üretirler. Böylece teorinin varsayımları, içinde bulunulan döneme göre belirlenirken, dönem değiştiğinde ve başka varsayımların kullanımı gerektiğinde kullanılabilecek kavramsal araçlar ve analiz metotları elde edilir. Johan Gustaf Knut Wicksell, 1851-1926 yılları arasında yaşamıştır. İsveçli'dir. Neo-klasik, Keynesyen ve Monetarist okulların üyelerini özellikle etkilemiştir. Teorileri, yaşadığı dönemi dikkate almıştır ama kavramsal düzeyde yaptığı katkılarla, günümüz ekonomik gelişmeleri üzerine düşünürken Wicksell'i ha

Dünyaya Covid-19 Öncesindeki Tarihi Perspektiften Bakmak

Covid-19 öncesi günlerde idik. Ekonomistlerle Sohbetler adlı bir kitabın çalışması sırasında, 2019'da notlar aldım. Dünya ekonomisine, Çin’e, çok farklı perspektiflerden küresel gelişmelere odaklandım. Aşağıdaki başlıklara ait konulara Covid-19 sonrasında göz atmanın ilginçliği şu: zaten ağır olan sorunların daha da ağırlaştığını görmek. Covid-19 ile çok şey değişti ama temel problemler değişmedi. Ağırlaşarak gündeme oturdular. Covid-19 ile oluşan gündeme, Covid-19 öncesinden söyleşi formatında bakış: Dünya Ekonomisi Dünya ekonomisini son büyük globalleşme hareketinin başladığı 1980’lerin sonlarından itibaren analiz etmemiz gerekiyor. Bugünü ve geleceği daha iyi analiz etmek için bu tarihsel süreci gözden geçirmenin çok büyük bir önemi olduğunu düşünmekteyim. Kabaca, bir çeyrek asır diyebileceğimiz bir süre önce, tüm dünyanın serbest piyasa ekonomisini benimsediği bir evreye geçildi. Francis Fukuyama, “The End of History and the Last Man” adlı bir kitap yazarak, artık insanlı