Türkiye, para politikasını devre dışı bıraktı.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), para politikası üretiminde “yok”
noktasında. Bakanın ifadesiyle, “politika” faizi “önemsizleştirildi”.
Bir merkez bankasının en önemli işlevlerinden
biri, “beklentileri” yönetmektir. TCMB, bu özelliğini yitirdi. Geleceğe dair
belirsizlik ve beklentisizlik, mal satışında, hizmet alımında, kredi
kullanımında, mevduat işlemlerinde, bir bono yatırımı kararında, v.s. kısa
vadeli düşünme eğilimini güçlendiriyor. Bu eğilim, yatırımlara kaynak yaratma
ve proje geliştirmenin önünde engel oluşturuyor. Durum, Türkiye için aslında
kronik bir problem.
Para politikasının beklentileri yönetememesi nedeniyle
sürekli yeni alternatif düzenlemeler arayışı, piyasada kafa karışıklığına yol
açıyor. İktisadi faaliyetteki kararlardan emin olunamıyor; orta ve uzun vadeli stratejiler
geliştirilemiyor.
Türkiye’nin üretimi ve ihracatı önemli ölçüde
ithalata dayanıyor. İhracatın, ithalat cephesindeki satın alma gücünü
zayıflatmaması gerekiyor. Bir başka yazımda,
dış ticaret hadleri üzerinden yıllar itibarıyla ihracatın ithalattaki satın
alma gücünü zayıflattığını belirttim.
İhracatçı, ithalat için döviz satın almak
zorunda. Bir süre önce, ihracat bedellerinin %25’inin TCMB’ye satılması
zorunluluğu getirilmişti. Eski yıllarda, %100’ünün TCMB’ye değil, ihracat
bedelinin transfer edildiği bankaya satılması zorunluluğu vardı. Ancak, eski ve
yeni uygulama arasındaki fark
büyük.
İhracatçı için yeni bir düzenleme daha yapıldı.
İhracat için düşük maliyetli bir kredi türü olan reeskont kredisine yönelik sıkılaştırıcı
şartlar getirildi. “Reeskont” kelimesine odaklanmayınız. Bu kredi türünün TCMB
tarafından ihracatçıya sağlanan uygun maliyetli bir kaynak olduğunu bilmek,
aşağıda anlatılanlara yorum getirmek için yeterli.
Düzenlemedeki önemli değişiklik, “net ihracatçı”
tanımlamasının getirilmesi. Son 3 mali yıllık ihracat toplamının ithalat
toplamına oranı %110 olan firmalar net ihracatçı olarak tanımlanıyor. Reeskont
kredisi, net ihracatçılara sunulacak.
İhracatçıya kullandırılan kredi önce blokajda
tutulacak. İzin verilen harcama kalemleri için serbest bırakılacak. İzin
verilen harcama kalemleri şunlar: ücret, hammadde ve ara malı tedarikçilerine
ödemeler, ithalat, navlun ve sigorta gibi ihracata yönelik hizmetlere ait
ödemeler, yatırım malı ve makina ve teçhizat alımları, kira ödemeleri,
elektrik, su ve doğalgaz ödemeleri, vergi ve SGK ödemeleri.
Reeskont kredileri için bankaların azami
komisyon oranı %1 olacak. Kredi, ihracat bedelleri ile kapatılabilecek.
Reeskont kredisi, Amerikan Doları (USD), Euro
(EUR) ve TL cinsinden kullanılabiliyor. USD ve EUR cinsinden kullanımlarda LIBOR
ve EURIBOR faiz oranları geçerli. TL’de ise, TCMB’nin politika faizi kullanılıyor.
Bugün için politika faizi %14. 90 gün vadeli reeskont kredisi kullanımında
politika faizinin 3, 91-120 gün aralığında 2.5 ve 120-180 gün aralığında ise 2
puan altında faiz oranı uygulanacak.
USD ya da EUR cinsinden reeskont kredisi
kullanabilmek için döviz tevdiat hesaplarının (DTH) ve katılma fonlarının belli
oranlarda Türk Lirası (TL) mevduat veya katılma fonlarına dönüşmesi zorunluluğu
var. TL cinsinden kullanılan kredilerde bu zorunluluk yok.
30 Nisan 2022’ye kadar gerçekleşecek reeskont
kredisi kullanımlarında, DTH veya katılma fonlarının asgari %10’unun TL mevduat
veya katılma hesaplarına dönüşmesi ya da dönüşeceğine dair taahhüt verilmesi
zorunlu. Kural, 1 Mayıs 2022 – 31 Temmuz 2022 arasında kullanılacak reeskont
kredilerinde asgari %20. 1 Ağustos 2022’den sonra ise asgari %20 oranında dönüşüm
zorunluluğu var.
TL cinsinden kredi kullanımlarında, mikro ve
küçük işletmeler kredi vadesine kadar istihdamı koruyacaklarını, orta
büyüklüktekiler 1 kişi artırmayı, KOBİ kapsamında olmayanlar 3 kişi artırmayı
taahhüt ederlerse, faiz oranında 1 puanlık indirim olacak. Kredi vadesine kadar
spot ve türev piyasalarda net döviz satıcısı olacağını taahhüt edenler 1 puan
daha indirim alıyor. İhracat tutarını bir önceki yıla göre %10 oranında
artırmayı taahhüt edenler ise 1 ilave puan daha faiz indirimi alıyor.
Reeskont kredisine getirilen yeni kuralların
detaylarda nasıl işleyeceği bankalar cephesinde net değil. Yeni düzenlemeler her
yönüyle düşünülmeden çıkarıldığı için çok sayıda revizyona uğruyor. Bu da ayrı
bir sorun.
Her kredinin bir koşulu vardır; çok doğaldır. Önemsizleştirilen
politika faizi yerine kur korumalı mevduat (KKM) ve reeskont kredisi
şartlarındaki sıkılaştırmalar konmaya çalışılıyor. Bu yöntemler, dolarizasyon
sorununu çözmediği gibi, büyüme temposunu da aşağı çekecektir. Seçim sath-ı
mailinde, sorunları ertelemeye çalışan uygulamalar devrede olacaktır.
Türkiye’nin üretim yapısı gereği, bozulan
dövizler büyük ölçüde yine dövize dönüşmek zorundadır. Bu şartlarda, bu
zorlamaların işlevi olabilir mi? Yapısal dönüşümün firmaların bu yöntemlerle
zorlanmasıyla mı mümkün olacağı düşünülmektedir?
Dış talep, Amerikan Merkez Bankası Fed’in ve
büyük olasılıkla Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) da faiz artırımlarıyla tempo
kaybedecek. Böylece, 2021 yılına göre daha zor şartlarda faaliyet gösterecek
ihracatçı için neden kredi kullanım şartlarında bu sıkılaşma?
2021’e başında 7.43, TCMB’nin toplam 500 baz
puanlık faiz indirimleri başlamadan 8.63 olan USD/TL kurunun bugünlerde 13.60
civarında olduğunu belirtelim. Kurun belli bir seviyede tutulması için Kasım ve
Aralık 2021’de TCMB rezervlerinde önemli kayıpların yaşandığını ve net TCMB
rezervlerinin ekside olduğunu not edelim.
KKM, kurdaki istikrarsızlığı yok etmek amacıyla
çıkarıldı. Kurdaki birkaç haftalık istikrarın nedeni KKM değil. Yabancı para (YP)
cinsinden mevduat toplamında, “dolarizasyon sorunu çözülüyor” denebilecek bir düşüş
yok.
KKM, TL’yi kurdaki gelişmelere endekslediği
için “Liralaşmış” bir hesap değil. Dolayısıyla, TL’ye güven sağlamadı. Tutsa
bile, kamu maliyesinde açacağı delik düşünülünce, yeni kur dalgalanmaları ve
faiz sıçramalarının yaşanacağını tahmin etmek zor değil.
Kontrolden çıkan kuru ve yüksek enflasyonu
düşürmek için atılan adımlar mevduat ve kredi piyasasında suni fiyatlamalara
neden oluyor. Piyasanın kredi talebinde zayıflama var. Durum, bankalar arasında
sertleşen bir rekabeti beraberinde getiriyor. Böylece, kredi faizleri düşüyor. Tüketici
enflasyonu %60’a koşarken ortaya çıkan bu gelişme de suni.
Tasarruf sahibinin enflasyonun altında getiri
elde ettiği ve tasarruf aracı alternatiflerinin azaldığı koşullarda
sürdürülebilir olmayan mevduat ve kredi fiyatlamaları ile karşı karşıyayız.
Tasarruf sahibinin alternatifsiz kaldığı bu
sürdürülebilir olmayan piyasa ortamı tasarruf açığı sorununu büyütecektir. Cari
açık, temelde bir tasarruf açığı sorunudur. Tasarrufların güçlenememesinin
yanında, ihracat ile ilgili yukarıda anlatılan sıkılaştırılmış kaynak koşulları
ve dış piyasalarda beklenen gelişmeler de cari açık cephesine dair umut vermiyor.
Her zorlayıcı önlemin piyasada yarattığı algı
şu: demek ki durum düşündüğümüzden de kötü.
Not: Bu yazı, 10.02.2022 tarihinde yazılmış ve
daha sonra PolitikYol sitesinde yayınlanmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder