Kurların sürekli olarak yükselmesi, Türkiye
gibi üretimi ithalata bağımlı ülkelerde enflasyonun sert olarak yükselmesine
neden olur. Döviz kurlarının oynaklığı ise, iktisadi faaliyette yavaşlamadır.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB)
toplam 5 puana (ya da 500 baz puana) ulaşan faiz indirimlerinin başladığı 23
Eylül 2021’den bu yana kurların sürekli yükselmesi ve oynaklığı söz konusu oldu.
2018’in kur krizinde, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarının bankalarda tuttuğu yabancı para (YP) cinsinden mevduatın
toplamının en düşük seviyesi 7 Eylül 2018’de $150.9 milyar idi. Bu tutarın
%57.3’ü olan $86.5 milyarlık tutar gerçek kişilere, %42.7’si olan $64.4
milyarlık tutar ise tüzel kişilere aitti.
17 Aralık 2021’e ait verilere göre, YP
cinsinden mevduatın toplamı $237.8 milyar. Bu tutarın %61.6’sı olan $146.5
milyar gerçek kişilere, %38.4’ü olan $91.3 milyar ise tüzel kişilere ait.
Yukarıdaki rakamlara ait gelişimi Grafik – I
sunuyor. Yeşil eğri, YP cinsinden mevduat toplamının seyrini göstermektedir.
Mavi eğri, YP cinsinden mevduatın gerçek kişilere, siyah eğri ise tüzel
kişilere ait tutarların seyrini göstermektedir.
Grafik –
I (Kaynak: TCMB)
2018 ve 2021 karşılaştırması bir mesaj veriyor:
Para politikası uygulamalarının yanlışlıkları ve yönetim tutarsızlıkları Türk
Lirası’na (TL) olan güvene ağır hasar verdi. 2018’den 2021’e, YP mevduat
toplamında kabaca $85 milyarın üzerinde ya da %57.6’lık bir artış gözleniyor.
TL’ye güvensizliğin son üç ayda ivmelendiği
görülüyor. Nedeni, enflasyonla uyumsuz para politikasının boyut atlaması.
2010’ların başlarından bu yana iktisadın
kurallarına aykırı olarak dile getirilen “faiz sebep, enflasyon neticedir” tezi
uygulamaya geçti. 23 Eylül 2021’e kadar, TCMB’nin politika faizinin gerektiği
anda artırılmadığını izledik. Politika faizi, piyasa gelişmeleri nedeniyle zaman
zaman mecbur kalınarak gecikmeli de olsa sert artırımlara tabi tutuldu. Ancak,
23 Eylül 2021 sonrasında, artan enflasyona karşın politika faizinin bu defa indirildiği
bir süreç başladı.
Tablo – I, aşağıdaki verileri içeriyor:
· 2,
5 ve 10 yıl vadeli tahvillerin (kamu borçlanma araçlarının) faiz oranları.
· Para
Politikası Kurulu (PPK) toplantılarının tarihleri.
· Her
PPK toplantısı öncesinde “piyasada” oluşan tahvil faizi oranları.
· Amerikan
Doları’nın (USD) TL karşısındaki değerleri ve her PPK toplantısında faiz
indiriminin kaç baz puan olarak gerçekleştirildiği.
Tablo –
I (Kaynak: Bloomberg)
23 Eylül 2021 tarihli PPK toplantısı sonrasında
tahvil faizleri ve USD/TL kuru sert yükseliyor. Oysa, TCMB faiz indiriyor.
Piyasa, 23 Eylül ve 17 Ekim’deki faiz
indirimleri sonrasında TCMB’nin artık faiz indirme şansı kalmadığını düşünüyor.
18 Kasım’daki PPK toplantısı öncesinde kurdaki yükselişe rağmen faiz
oranlarında bir “duraksama” yaşanıyor. Ancak, 16 Aralık’taki PPK toplantısı
öncesine kadar faizde ve kurda sert yükseliş meydana geliyor.
Kamu kesiminin TL cinsinden borçlanma
maliyetleri, faiz indirimlerinin başladığı 23 Eylül öncesinden 22 Aralık’a
kadar 2 yıl vadeli tahvilde 4.83 puanlık artış kaydediyor. 5 yıllık tahvilin
faizi 6.93, 10 yıllık tahvilinki ise 5.99 puan yükseliyor.
Tablo – II, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin USD
cinsinden gerçekleştirdiği borçlanmaların faiz indirimlerinin başladığı 23
Eylül öncesinden son faiz indiriminin gerçekleştirildiği 16 Aralık gününün
sonrasına kadar olan faiz oranları değişimini gösteriyor.
USD faizinin Fed tarafından 2022’de üç kez
artırılması sonrasında ancak %0.90 seviyesine ulaşacağı tahmin ediliyor. Ancak,
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin USD cinsinden gerçekleştirdiği borçlanmaların
faiz oranları 23 Eylül’den 22 Aralık’a kadar 1 yıllık vadede 3.68 puan, 5
yıllık vadede 2.08 puan ve 9 yıllık vadede 1.82 puan artıyor.
Tablo –
II (Kaynak: Bloomberg)
Kurdaki sürekli yükseliş, enflasyonu artırıyor.
Kur artışlarının enflasyon üzerinde giderek olumsuzlaşan etkileri önümüzdeki
aylarda görülecek. Enflasyonist beklentiler artıyor. Faiz indirimlerinin TL’nin
getirisini enflasyonun altında bırakmasının sonucu şu oldu: bankalardan TL
mevduat çıkışları. Bunun üzerine bankalar, mevduat faizlerini artırmak zorunda
kaldılar. Aksi takdirde, kaynak eksikliği sorunu yaşayacaklardı.
TCMB faiz indirirken, piyasadaki mevduat ve tahvil
faizlerinin yükselmesi, TCMB’nin piyasayı yönlendirme olanağının kalmadığını
anlatıyor. Mevduat faizlerindeki yükseliş, bankaların maliyetlerini artırınca,
kredi faizleri de yükseldi. Kur korumalı TL mevduat açıklaması sonrasında kredi
faizleri artışı ivmelendi.
Kurlardaki sürekli yükseliş bankaların sermaye
yeterlilik düzeyini aşağı çekti. Kurdaki oynaklığın da yarattığı öngörü
yapamama durumu, bankaların kredi vermekte isteksiz olmasına neden oldu. Böylece,
piyasanın TL likiditesi zorlanmaya başladı. Hatta, kur korumalı TL mevduat
açıklaması sonrasında derinleşti.
Kurun oynaklığı, ihracatçı firmaların ihracat
gelirlerini yükselen kura rağmen TL’ye çevirmemelerine neden oldu. İthalat
yapmadan ihracat yapamıyorlar. Bozduracakları ihracat bedellerini ithalat
yapmak amacıyla hangi kurla yerine koyabileceklerini bilmiyorlar. Yani, maliyet
kontrolü yapamıyorlar. Maliyetini kontrol edemeyen bir firmanın satış fiyatı
verebilmesi mümkün müdür? Maliyette oynaklık söz konusu iken, satışta vade sunulabilmesi
mümkün müdür? Durum, iktisadi faaliyette kur oynaklığı kaynaklı yavaşlamadır.
Gelişmeler, Türkiye’yi kur korumalı TL mevduat
hesapları açıklamasına götürdü. Uygulama ile TL mevduat sahipleri kura endeksli
getiri elde edecekler. Bu hak, gerçek kişilere tanınıyor.
Bankalar, asgari olarak TCMB’nin politika faizini
uygulayacaklar. Tasarruf sahipleri, bankanın ödeyeceği faiz getirisinden
faydalanacak. 3, 6, 9 ve 12 ay için bağlanan mevduatın faiz oranı üzerinde bir
kur artış oranı söz konusu olursa, kur artış oranı ile mevduat faiz oranı
arasındaki fark mevduat sahibine ödenecek. Fark, devlet hazinesinden karşılanacak.
Kur korumalı TL mevduat hesapları uygulaması ile
tasarruf sahibinin YP mevduattan vazgeçmesi için bu hesaplardaki getirinin
beklenen enflasyonun üzerinde olması gerekiyor ki tasarrufun satın alma gücü
erimesin. Bugün, politika faizi %14. TCMB’nin Aralık ayı piyasa katılımcıları
anketine göre 12 aylık tüketici enflasyonu beklentisi %21.39.
Kabaca toplam $237.8 milyarlık YP cinsinden
mevduatın önemli bir tutarının “devlet garantisi” unsuru nedeniyle TL’ye
çevrildiği varsayımını irdeleyelim. Altını çizelim ki, bu bir varsayım. Ortaya
çıkacak, sonuçları sıralayalım:
· Önemli
ölçüde YP miktarının TL’ye çevrilmesiyle kurda düşüş yaşanacaktır.
· Kurdaki
düşüş nedeniyle kur korumalı TL mevduatın oranı sadece banka faizi kadar
olacaktır. Bankalar, mevduat faizini mümkün olduğunca politika faizine yakın tutmaya
çalışacaklardır ki maliyetleri düşük olsun. Bu durumda, sadece banka faiziyle
baş başa kalmak için YP’den TL’ye mevduat kayması olur mu? Bankaların beklenen
enflasyon oranı üzerinde faiz oranı sunup sunmayacaklarına bağlı. Öyleyse, TCMB’nin
politika faizi indirimleri ile piyasada uygulanan faizler arasındaki zaten
kopuk olan ilişki daha da kopmaz mı?
· Mart
2022’de Fed’in tahvil alım programı bitiyor. Ardından, üç tane faiz artırımı
gerçekleşeceği beklentisi var. USD’nin değerinde yükselme söz konusu olacak.
Yani, Türkiye’de kur ve enflasyon yükselecek. Bu durumda, kur korumalı mevduat
sahibi mevduat faizine ek olarak kur yükselişi nedeniyle getiri elde edecek. Üstelik,
stopaj da ödemeyecek. Bu getirinin bedelini kim ödeyecek? Bakkaldan gıda
alışverişini dahi zorlukla yaparken KDV ödeyen insanların da dahil olduğu halk
kitleleri. Bu kitleler, yükselen enflasyonla aynı oranda gelirlerini
artıramazken, yükselen enflasyondan yüksek faiz ile, kur artışından da devlet
kaynağı ile faydalanan kesimleri finanse edecekler. Toplumsal adaletsizlik ve
artan gelir eşitsizliği söz konusu olacak.
· Türkiye,
dolarizasyondan sonra, kendi parasını USD’nin değerine endekslemiş bir ekonomi
haline gelecek. Devlet hazinesi, kur garantisini vergiler dışında, borçlanma
ile finanse edebilir. Para basmak da günümüz Türkiye’sinde diğer bir olasılık.
Türkiye’yi, enflasyonu kontrol etmenin mümkün olamayacağı bir noktaya götürecek
bu konuyu şimdilik analiz etmeyelim.
· Yukarıdaki
maddelerde açıklanan nedenlerle TCMB faiz indirirken artacak piyasa faizleri,
devletin borçlanma maliyetlerini artıracak. Ne için? Tasarruf sahiplerine kur
farkı getirisi sunmak için. Devlet borçlanırken, kimler borçlanmış olacak?
Bakkaldan gıda alışverişini dahi zorlukla yaparken KDV ödeyen insanların da
dahil olduğu halk kitleleri. Kamu maliyesindeki bozulma, piyasa faizlerinin daha
da yükselmesine neden olacak. Çünkü, piyasadaki fonları devlet kendisine çekmek
için tasarruf sahibine tatmin edici düzeyde faiz sunmak zorunda kalacak.
TCMB’nin indirdiği politika faizi bu resmin neresinde yer alacak?
Kur korumalı TL mevduat açıklaması sonrasında
kurda düşüş görüldü. Bu düşüşün nedeni, vatandaşların sattığı dövizler değil. Konuyla
ilgili, Uğur Gürses’in şu yazısı önemli: 'Arka
kapıdan' döviz satışının dönüşü (t24.com.tr)
Faiz indirimlerinin başladığı 23 Eylül 2021’den
önce 8.63 olan ve yaklaşık 1 ay önce “acaba 10 olacak mı” sorusunu sorduran kur
şimdi hangi seviyede? 23 Eylül 2021’den önce hangi faizle borçlanan kamu
kesimi, şimdi hangi faizle borçlanıyor? $237.8 milyarlık YP cinsinden mevduat
hangi seviyede? Takip edelim!
Not: Bu yazı, 23.12.2021 tarihinde yazılmış ve
daha sonra PolitikYol sitesinde yayınlanmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder