Ana içeriğe atla

Petrol Fiyatları Düşüşü, Küresel Durgunluk Beklentileri, Avrupa’nın Enerji Sorunu, Faiz İndiren TCMB’nin Artırdığı Faizler

Mayıs ayının sonlarında idik. Petrol fiyatlarının neden yükselmekte olduğu konuşuluyordu. 24 Şubat 2022’de Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi sonrasında Brent petrolün varili $130’a yaklaşmıştı. Bugünlerde, fiyatın neden düşmekte olduğunu konuşuyoruz. Rusya-Ukrayna savaşı varken fiyatların düşeceği akla gelmiyordu. Üstelik Rusya, Kuzey Akım 1 boru hattı üzerinden Avrupa’ya doğal gaz sevkiyatını antlaşmalarla belirlenmiş olan sevkiyat miktarının %20’sine indirmiş durumda. Yani, arzda kısıntı söz konusu ve dolayısıyla fiyatların yükselmesi gerekiyor.

Bugünlerde petrol fiyatları Rusya-Ukrayna savaşının başladığı günlerdeki seviyelerin dahi altına inmiş durumda. Son günlerde ortaya çıkan fiyat düşüşünün temel nedeni küresel durgunluk beklentileri.

Son bir hafta içinde, küresel durgunluk beklentilerini perçinleyen iki gelişme oldu. Önce, Çin Merkez Bankası (PBoC) politika faizini %2.85’ten %2.75’e indirdi. Amaç, büyüme beklentilerinin günden güne zayıfladığı Çin ekonomisinin canlılık kaybını sınırlı tutmaya çalışmak. Ardından, Amerikan Merkez Bankası’nın (Fed) Temmuz ayı toplantısının tutanakları ilan edildi. Tutanaklar, Fed’in ABD ekonomisi için yüksek sayılabilecek faiz artırımları gerçekleştirebileceği yönünde mesajlar verdi. Dolayısıyla, tutanaklardan çıkan mesaj da küresel durgunluk beklentilerini perçinleyen türden oldu. Tutanaklar, Temmuz itibarıyla %8.5 olan yıllık tüketici enflasyonu önemli ölçüde düşmedikçe faiz artırımlarının süreceğini anlatıyor. Fed’in önümüzdeki ilk faiz kararı toplantıları 21-22 Eylül günlerinde gerçekleşecek. Önümüzdeki hafta ise, Fed başkanı Powell’ın Fed’in gelecek günlerdeki politikalarını bir kez daha anlatmasına olanak tanıyacak yıllık toplantısı var. Toplantılar her yıl ABD’nin Jackson Hole kasabasında gerçekleşiyor.

Küresel durgunluk beklentilerini bir süredir güçlendiren önemli bir unsur, Avrupa’nın Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle yaşayabileceği enerji krizi. Avrupa ülkeleri her ne kadar olası enerji krizini kısa ve uzun vadede çözmeye yönelik adımlar atıyorlarsa da, enerji kaynağına ulaşmak ile ilgili şüpheler ve belirsizlikler de küresel durgunluk beklentilerini güçlü kılıyor. Avrupa’da yaşanmakta olan iklim kriziyle ilintili kuraklık da hidroelektrik santrallerinin verimli çalışmasını engelliyor.

Dünya ekonomisini etkileyen en önemli gelişmelere kısaca değindikten sonra, politika faizini %14’ten %13’e indiren Türkiye’ye de uzanalım.

Bugüne kadar çokça yazıda Türkiye ekonomisine ilişkin şunları ifade ettim: TCMB, para politikasının piyasa beklentilerini yönetme özelliğini kaybetmiştir. Türkiye’de para politikası çalışmamaktadır. Eylül 2021’de başlayan politika faizi indirimleri piyasa faizlerini yükseltmiştir. Dolayısıyla, indirildiği iddia edilen faiz aslında yükselmiştir. Çünkü, enflasyon kontrolden çıkmıştır. Para politikasının yerine, özellikle Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) üzerinden para arzı kontrol edilmeye çalışılıyor. Bu uygulamalarla enflasyon düşmediği gibi, yüksek dolarizasyon düzeyi sorunu da çözülemiyor.

Tutarsız ve kuralsız uygulamalar Türk Lirası’na güven getirmiyor. Böylece, parasal istikrar sağlanamıyor.

Türkiye ekonomisine dair “politika analizi” çerçevesinde yazacak bir konu kalmadığını da defalarca yazdım. Ayrıca, Türkiye’nin seçimden başka alternatifinin kalmadığını da sıkça belirttim. Politikasızlık koşulları hane halkı ve firmaların ekonomik mücadelesini son derece güçleştiriyor.

Bir merkez bankasının para arzına yön veremiyor ve enflasyonist beklentileri yönetemiyor olması belirsizlik yaratıyor. Belirsizlik, vadelerin kısalmasına neden oluyor.

Bankaların üzerinde BDDK tarafından oluşturulan baskılar söz konusu. Bankaların müşterilerini döviz hesaplarından kur korumalı mevduata (KKM) belli ölçüde yönlendirememesi ceza ödemelerine neden oluyor. Bu cezayı ödememek için bankalar müşterilerine promosyon yapmaya başladılar. Yani, döviz hesabındaki parasını KKM hesabına çeviren müşterilerine örneğin kredi faizlerinde önemli indirimler sağlıyorlar. Özellikle Temmuz sonundan itibaren bu promosyonlar hız kazandı. Zira, KKM hesaplarının vade yenileme tarihleri yoğun olarak Temmuz sonundan sonrasına denk geldi.

Kredi piyasası son haftalarda önemli ölçüce sakinleşti. TCMB’nin Eylül 2021’den itibaren indirdiği politika faizi piyasa faizlerini artırdı. Çünkü, risk primleri yükseldi. Ancak, piyasa faizlerinin birkaç puan yükseldiği her gelişmeden sonra bankaların bazıları rekabetçi fiyatlarla piyasa paylarını korumayı ya da artırmayı hedefliyorlar. Zira, BDDK’nın da baskılarıyla bazen kredi frenine sert basmış olabiliyorlar. Bu dönemlerde, örneğin ortalama beş puan artmış piyasa faizi bir puan kadar düşebiliyor. Her yeni dalga bir süre sonra suni bir sessizlik yaratıyor ve ardından yeni bir dalganın gelmesine sebep oluyor. Bir nevi, egzoz borusu patlak bir otomobilin ilerleyişi gibi.

Yükselmiş faizlerle piyasa bir süredir sakindi. Bankaların arasında rekabet başlamıştı.

Politika faizinin indirilmesiyle iç ve dış piyasalar Türkiye ekonomisinin seçimden önce toparlama olasılığının olmadığını bir kez daha anlar. Kur yükselir – ki yükseldi. Bu da enflasyon demektir.

Türkiye ekonomisi ile ilgili teknik konuları ele almaya, tavsiyede bulunmaya bir politika yolu göstermek anlamında gerek kalmadı. Konunun ideolojik olduğunu da defalarca yazdım. Nasılsa piyasa fiyatlarını da Allah belirliyor çünkü. Değil mi?

Not: Bu yazı, 18.08.2022 tarihinde yazılmış ve daha sonra PolitikYol sitesinde yayınlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mali Baskınlık (Fiscal Dominance)

Kamu borcunun yönetimi bir para politikası aracı gibi kullanılabilir mi? Kullanılabileceği yönünde iddiası olan makaleler var. C. Goodhart, R. Sayers, P. Turner ve W.A. Allen gibi iktisatçıların çalışmaları örnekler arasında yer alıyor. Bu sorunun sorulmasına neden olan konu, kamu borcunun yüksekliğinin para politikasını işlemez hale getirdiği bir durumdur. Bu durum, mali baskınlık (fiscal dominance) kavramı altında karşımıza çıkıyor. “Some Unpleasant Monetary Arithmetic” başlıklı Thomas J. Sargent ve Neil Wallace’a ait 1981 yılı makalesi ve Michael Dean Woodford, Eric M. Leeper, Christopher A. Sims gibi isimlerin “The Fiscal Theory of the Price Level” başlığı ile ilintili çalışmaları mali baskınlık kavramının temelinde yer almaktadır. A. Leijonhufvud, ekonominin “belirli limitler” çerçevesinde kendi kendine istikrara dönebildiğini söyler. Büyük Buhran (1929) döneminde belirli limitlerin dışına çıkılmıştır. Büyük Resesyon ile beraber de yine belirli sınırlar aşılmıştır. Bu nedenle, eko

Lascia ch'io Pianga

Alman ve daha sonra İngiliz'dir George Frideric Handel. 1706-1710 yılları arasında İtalya'da yaşar. Floransa, Roma, Napoli ve Venedik'te geçirdiği günlerde İtalyan barok müziğinin Arcangelo Corelli, Alessandro Scarlatti, Domenico Scarlatti, Agostino Steffani gibi önemli temsilcileriyle tanışır. Bu sanatçılarla, İtalyan müziğinin kendi eserlerinde yansımalar bulmasıyla sonuçlanacak etkileşimlerde bulunur. Handel, 1703-1706 yılları arasında Hamburg'ta yaşamıştır. Alman müzik geleneğinin etkisiyle 1705 yılında Almira adlı operasını ilk kez sahneler. 1705'ten sonraki üç yıl içinde üç opera daha besteler ama bu operaların hiçbirine ulaşılamamıştır. Handel'in eserleri, İtalya'ya gidene kadar Alman müzik geleneğinin etkisi altındadır. Dolayısıyla, Almira Alman'dır. 1707 yılında ilk kez sahnelenen Rodrigo, Handel'in ilk İtalyan operası olma özelliğini taşır. Ancak, Rodrigo'daki İtalyan etkisi, Handel'in İtalyan etkisindeki sonraki bestelerine göre

Berlin 1978

Çocukluk yaşlarındaydım ama herşeyi hatırlıyorum. Brandenburg’un önünde, bomboş bir Unter Den Linden Caddesi. Her yer bembeyaz. Berlin karla kaplı. Dondurucu bir soğuk var. Evdeki konuşmaları hatırlıyorum. İtalya’ya mı gitsek? Evet ama İtalya’ya her zaman gidilir. 1968’de, öğrenci iken BASF’te staj yaparken Mannheim’dan Berlin’e gittiğini ve çok enteresan şeyler gördüğünü anlatıyor babam. Ya duvar bir gün yıkılırsa? Bir daha görme şansı bulamayacağımız şeyleri görelim; tarihe tanıklık edelim. “Boşverin şimdi İtalya’yı, Demokratik Almanya adında bir ülke de, bugün orada olan duvar da kalmayacak bir gün” diyor babam bizi Berlin’e götürmek için ısrarlı olurken. İtalya yerinde duruyor nasılsa. Karar veriliyor ve bir kaplumbağa Volkswagen ile Regensburg’tan Berlin’e yola çıkıyoruz. Babam, gördüğümüz herşeyi anlatmaya meraklı ve istekli olduğu için, biz de dinliyoruz kendisini. Yaşıma göre konuların ağır gelip gelmeyeceğini düşünmeden anlatıyor. Gördüklerim ve dinlediklerimden etkileniyo