Politika, hedeflenen sonucun tanımlanmasını ve
sonuca ulaşılması için gerekli uygulamaların planlanmasını ifade eder. İktidar,
hedeflediği sonuçları ve yöntemleri tanımladı. Yöntemlerin hedeflenen sonuçla
uyumsuzluğu ve kural dışılığı hedeflenen sonuçlara ulaşılmasını imkansız
kılıyor. Yöntemlerin bir deneme ve yanılma döngüsüne kilitlenmesi “yönetememe”
sorununun işareti.
İhracata dayalı büyüme hedefleniyor. Hedeflenen
sonuç için uygulanan yöntemler hangi sonuçları üretiyor? Cevaptan önce, kur
korumalı mevduata (KKM) değinmek durumundayız.
Para politikasının piyasa
faizlerinden ve enflasyondan
kopuşunu önceki yazılarda ele aldık. Para politikasının yokluğu, para
politikası dışındaki yöntemlerle hedeflenen sonuçlara ulaşılması çabasına
dönüştü.
KKM, önce gerçek kişilere yönelik olarak düzenlendi.
Bu hafta, tüzel kişiler de dahil edildi. Gerçek kişiler 3 ay, 6 ay ve 1 yıl
vadeli KKM hesabı açabiliyor. Tüzel kişiler ise, 6 ay ve 1 yıl için.
Gerçek kişilerin yabancı para (YP) hesaplardan
değil, Türk Lirası (TL) hesaplardan KKM’ye geçiş yaptıkları gözlemleniyor. Dolarizasyon
sorunu KKM hesabı uygulamasıyla son bulabilecek gibi gözükmüyor. Enflasyonu
dikkate almadan düşürülen faizin yarattığı kur artışına karşı tasarruf sahibi
korunmaya çalışılıyor. Uygulamanın, tüzel kişilere de yönelik hale
getirilmesinin temelinde gerçek kişiler tarafında hedeflenen sonucun elde
edilememesi yatıyor. Uygulamanın gerçek kişilerde neden başarılı olamadığını bir
başka yazıda irdelemiştik.
KKM’de tüzel kişilerin 6 ay ya da 1 yıl vadeli
olarak para tutması mümkün mü? Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun
(BDDK) aylık bankacılık sektörü verilerinden faydalanalım. Açıklanan son aylık veri
Kasım 2021’e ait.
Aşağıdaki tabloda, “ticari ve diğer kuruluşlar”
kategorisinde yer alan TL ve YP mevduat hesaplarının vade yapısı görülüyor.
Ticari kuruluşlar, 3 aya kadar vadelerde hem
TL, hem de YP cinsinden mevduat tutuyorken, 3 ayın ötesine ilgi göstermiyorlar.
TL mevduatta 3 ayın ötesindeki mevduatın toplam TL mevduat içindeki payı sadece
%9. YP cinsinden mevduatta ise 3 ayın ötesindeki mevduatın toplam YP mevduat
içindeki payı sadece %4.
Bu yazının yazıldığı saatlerde tüzel kişiler için 3 ay vadeli KKM hesabı olanağının da önünün açılacağı söylentileri dolaşmakta idi. Bu durumda, aşağıdaki tablonun anlattıkları doğrultusunda tüzel kişilerin belli ölçüde KKM hesabına ilgi göstermesi beklenebilir.
Vade
İtibarıyla Ticari ve Diğer Kuruluşlar Mevduatı |
|||||||
TL |
Vadesiz |
1 Aya Kadar |
1-3 ay
arası |
3-6 ay
arası |
6-12 ay
arası |
1 yıl üzeri |
Toplam |
Tutar |
173,281 |
207,260 |
243,276 |
18,200 |
16,230 |
19,399 |
677,647 |
Pay (%) |
26 |
31 |
36 |
3 |
2 |
3 |
100 |
Döviz Tevdiat Hesapları (DTH) |
Vadesiz |
1 Aya Kadar |
1-3 ay
arası |
3-6 ay
arası |
6-12 ay
arası |
1 yıl üzeri |
Toplam |
Tutar |
453,201 |
220,532 |
381,626 |
18,910 |
10,164 |
11,548 |
1,095,982 |
Pay (%) |
41 |
20 |
35 |
2 |
1 |
1 |
100 |
Kaynak: BDDK |
KKM hesapları ile hedeflenen:
1. Döviz
talebini engelleyerek kurda oynaklığı gidermek.
2. Döviz
tevdiat hesaplarından (DTH) TL’ye geçiş sağlamak.
Gerçek kişilerle ilgili gelişmeye yukarıda
değinildi. Tüzel kişiler için 3 aylık vadenin önü açılırsa, tüzel kişilerin KKM
hesaplarında da dövizden kayma yaşanacağını beklemek mümkün gözükmüyor.
Firmalar, ithalat yapmak zorunda. Yani, dolarizasyon sorunu çözülemiyor. Baskı
yöntemleri de kısa vadede sorunu çözüyor gibi algılatılır ama mutlaka piyasa
kuralları işler. Nasıl ki TCMB’nin düşürdüğü faizle piyasa faizleri sert
yükseldiyse.
Sorular:
1. Tüzel
kişilere KKM hesabı açma hakkı tanınırken BDDK kaynaklı yukarıdaki verilere
bakılmadı mı? 3 ay vadeli KKM olanağı gelirse, neden ilk tebliğde yer almadı?
Resmi Gazete’de çıkacak bir tebliğ öncesinde tüm konular etraflıca ele alınmıyor
mu?
2. KKM
hesaplarına tahakkuk ettirilmesi muhtemel kur farkı kazançlarının bankalara
nakdi olarak değil, kamu tahvilleriyle ödenmesi yönündeki karar elbette kamu
maliyesinde oluşabilecek nakit açığının boyutu düşünülünce oluştu. Ancak, hemen
geri çekildi. Aksi takdirde kamu kesimi, kendi üzerindeki nakdi ödeme yükünü
bankalara yığmış olacaktı. Kısa aralıklarla yapılan böylesine ani ve köklü karar
değişiklikleri kararların detaylı analizlerden sonra alınmadığının göstergesi
değil mi?
3. KKM
uygulamasının para politikasının bir alternatifi olarak kullanılmasıyla
dolarizasyon sorununun çözülmesini beklemek ne kadar gerçekçi?
Firmaların YP mevduatta tuttukları paralar
getiri elde etme amacı taşımıyor. Ağırlıklı olarak, üretmek ve ihracat yapmak
için gerekli ithalat ödemeleri için tutuluyor. Türkiye, hammadde ve ara malı
temininde dışa bağımlı. Yani, ithalat yapması gerekiyor. Tüzel kişilerin YP
mevduatlarını TL’ye çevirerek ticaret yapma amacı dışında 6 ay ya da 1 yıl için
mevduata bağlaması mümkün değil. Firmalar için KKM hesaplarında vergi avantajı
olmasına rağmen. Öngörü yapabilmenin bugüne göre çok daha mümkün olduğu
koşullarda dahi firmaların en az 6 ay için paralarını mevduata bağladıkları pek
görülmüş bir durum değildi.
Amerikan Doları (USD)/TL kurunu belli bir
düzeyde tutmak için TCMB müdahale ediyor ve rezerv kaybına uğruyor. Doğru para
politikası yerine rezerv kullanılarak USD/TL kurunun belli bir düzeyde
tutulmaya çalışılması piyasada tedirginlik yaratıyor. Firmalar, ticari
ihtiyaçları dışında YP’den TL’ye geçiş yapmaya meyilli değiller. İhracat
bedellerinin %25’inin doğrudan TCMB’ye satılması zorunluluğundan da
rahatsızlar.
Firmalar ve ihracatçılar, kullandıkları
kredilerle ticaret için ihtiyaç duydukları dövizi almakta zorlanıyorlar. Ticari
faaliyetlerindeki kararlarını serbestçe alamıyorlar. Üzerlerinde, ticaretin ve
serbest piyasanın mantığı dışında oluşturulmuş baskılar var.
İhracatçı, eski yıllarda da ihracat bedellerini
TL’ye çevirmek zorundaydı. Hatta, bedellerin %100’ünü. İhracat bedelleri TL’ye
çevrildikten, mevzuatın zorunlu kıldığı işlem yapıldıktan sonra ithalat için gereken
TL miktarı yeniden YP’ye çevrilirdi. Döviz satış ve alış kuru için muhatap
banka idi. Şimdi, döviz satışta muhatap TCMB, alışta ise ilgili banka. Banka,
firmalara döviz satarken TCMB’nin dövizi satın almak için firmalara zorunlu
tuttuğu kuru kullanmak zorunda değil. Her bankanın her türdeki işlem için kendi
kar ve zarar hesabı var. Bankaların bu hesaplarına müdahale etmemek gerekir.
Ancak, iki farklı kur ile döviz satış ve alış işlemi yapmanın ihracatçı için
kur zararına katlanma olasılığı var.
İhracatçı, uygun maliyetli reeskont kredilerini
son haftalarda kullanamıyor. Çok az sayıdaki ihracatçı firma çok kısıtlı
miktarlarda reeskont kredisi alabilir durumda.
Sorular:
1. Kuru
belli bir düzeyde tutmak için doğru para politikası uygulamak yerine TCMB
rezervlerini kullanmanın bedeli neden ihracatçıya ödetiliyor?
2. Hedeflenen,
ihracatla büyümek değil miydi? O halde, neden reeskont kredilerinde kullanım
kısıtlamaları söz konusu?
Dış ticaret hadleri adı verilen kavram, ithalat
ve ihracat arasında değer karşılaştırması yapmaktadır. Basitçe ifade edilecek
olursa, dış ticaret haddinin %100’ün altında olması, ithalat fiyatlarının
ihracat fiyatlarına göre daha hızlı arttığını ifade eder. Durum, o ülkenin
ithalat yapabilme ya da satın alma gücünün düştüğüne işaret eder. Aynı miktarda
mal ve hizmet ihracatı yapabilmek için daha fazla mal ve hizmet ithalatı
yapılması gerektiğini anlatır.
Aşağıdaki grafikte yer alan gri renkli
çubuklara bakınız. 2010’dan bu yana gri çubukların ne zaman %100 çizgisini
geçtiğini ve ne zaman altında kaldığına bakınız.
Kaynak: Turkey Data Monitor
Grafik şunu anlatıyor: Türkiye, katma değerli
üretim yapmanın yollarını aramadığı ve yapısal sorunlarını çözmekle uğraşmadığı
için yaptığı ihracat ile kalkınma sağlayacak kaynakları yaratamamaktadır.
Durum, potansiyel büyümeye olumsuz etki yapmaktadır. Yanlış para politikası ile
yükselen enflasyon da bu sonuçta önemli rol oynadığı gibi, enflasyonun
yarattığı gelir adaletsizliği de potansiyel büyümeye darbe vuran diğer önemli
bir etken olmaktadır.
Yorumlar
Yorum Gönder