Keynes bir devrim yapmıştı.
İngiltere'de, Alfred Marshall'ın iktisat üzerindeki hakimiyeti ve mirası Keynes
üzerinde etkili olmuştu. Keynes, Wicksell'in etkisiyle önce A Treatise on Money
(1930) ve ardından The General Theory of Employment, Interest and Money (1936)
ile temelinde Klasik Okul'un olduğu geleneği yıkıyordu. Tarih, 1929 Buhranı
ile, o güne kadar görülmemiş şiddette bir krizi ortaya koyuyordu. Kriz de
Keynes'i yaratıyordu.
İktisat, Neoklasik Okul ile beraber içinde daha fazla matematik barındıran ve
bilimsel niteliklerini arttıran bir disiplin haline gelmişti. Fakat, Keynes'in
getirdiği yeni nefes, iktisadın içine daha fazla matematiğin girebilmesine
yardımcı olacak kavramsal bir düzlem sunuyordu. Örneğin Keynes, çarpan
katsayısı kavramını ilk kez kullanan Richard Kahn'dan (1905-1989) bu kavramı
alıyor ve kendi dünyasına adapte ediyordu. Kavram, ne kadarlık kamu
yatırımlarının ne kadarlık istihdamı tetiklediğini analiz ediyordu. Böylesi bir
analiz, matematiksel ölçümlere ve ekonometrik çalışmalara müsait bir yapı
sunuyordu.
Keynes'in yarattığı düzlemin üzerine matematiksel denklemlerle çalışma inşa eden
iki isim ilk anda dikkat çekenler arasındaydı: David Champernowne (1912-2000)
ve John Hicks (1904-1989). Ardından, dinamik konjonktürel dalgalanmalar
modelleriyle Paul Samuelson (1915-2009) ve Ragnar Frisch (1895-1973) önemli
çalışmalar ortaya koydular.
Chawpernowne, Keynesyen modeli 3 adet denklemle matematiksel bir boyutta
anlatmaya çalışırken, Hicks IS-LM modelini icad etti. Bu model, The General
Theory of Employment, Interest and Money'nin can alıcı noktasını kapsıyor gibi
gözükse de, teorinin çok önemli başka yönlerini ihmal ettiği gerekçesiyle çok
eleştirildi. Eleştirenlerin başında Joan Robinson (1903-1983) geliyordu ve
IS-LM modelini Keynesyen modelin "piçleştirilmesi" olarak niteledi.
1920'ler ve 1930'ların literatürdeki hakim konusu konjonktürel dalgalanmalardı.
Konu, 1929 ile revaçta kalmaya devam ediyordu ama daha fazla matematik işin
içine girmişti. İktisat, 1930'lardan 1970'lere kadar giderek artan miktarda
matematik kullanımı ihtiva eden bir bilim halini almıştı.
Matematiğin iktisatta kulanımını teoriyle ilgili açıklamalarda ve teorileri
test eden verilerin analizlerinde görüyoruz. Teorinin anlatımı için Marx,
Thünen ve Cournot gibi 19. y.y.'nin teorisyenleri de nümerik değerler
kullanmışlardı. Jevons ve Walras, iktisadı daha bilimsel kılmak için
matematiğin kullanımını arttırmıştı. Ancak, Keynesyen devrim sonrasında
matematiğin kullanımı başka bir boyuta atlıyordu. Geçmiş dönemlerin
çalışmaları, bu yeni döneme Keynes'in sağladığı kritik virajla başka bir hız
kazandırıyordu.
Ampirik gözlemler, yani teorilerin test edilmesi için de teorisyenler gibi
istatistikçiler de çalışmışlardı. Korelasyon ve regresyon analizlerini
19.y.y.'nin sonlarında Francis Galton (1822-1911), Karl Pearson (1857-1936) ve
Edgeworth (1845-1926) kullanmışlardı.
Lionel Robin (1898-1984), The Nature and Significance of Economic Science
(1933) adlı bir eser kaleme alarak iktisadın mal alımı-satımı, işsizlik ya da
konjonktürel dalgalanmalar olmadığını iddia etti. İktisat, davranış kavramının
çok spesifik bir yanıyla ilgiliydi: tercih. Yani, kıt kaynakların alternatif
kullanımlar arasındaki tahsisi idi iktisat. Tercih teorisi, faklı ekonomik
problemlerin çözümüne adapte edilmeliydi. The Foundations of Economic Analysis
(1947) adlı eserinde Samuelson da aynı fikri savunuyor ve kısıt altında
optimizasyon kavramını tüketicilere ve firmalara uyguluyordu.
Matematiğin giderek yoğunlaşan kullanımının gerçek dünya ile ilgili sorunları
çözmediğini düşünen sesler vardı ve Robin, bir iktisadi öneri sunmak için
kaynakların kıt olduğunun bilinmesinin ötesinde bir bilgiye sahip olunmasını
dahi gerekli bulmuyordu. Yani, iktisat otistik olarak nitelenmeden önce dahi
iktisatta aşırı matematik kullanımına karşı itirazlar vardı. Fakat, matematiğin
kullanımı çok gerekli bir hesaplama yöntemi fikrinin gelişmesine vesile
olmuştu: milli gelir.
1920'li yıllarda, geniş kapsamlı bir milli gelir muhasebesi hiçbir ülkede
yoktu. Bu amaçla ilk önemli denemeyi The Wealth and Income of the People of the
United States ile 1915 yılında Willford I. King (1880-1962) yapmıştı. King,
Irving Fisher'in öğrencisiydi. İngiltere'de ise ücretler, istihdam, vergi,
nüfus, v.b. konu başlıklarını analiz ederek bir çalışmayı A.L. Bowley
(1869-1957) gerçekleştirmişti. Ancak, 1950 yılına gelindiğinde dünyanın 100'den
fazla ülkesinde milli gelir istatistiklerinin oluşması Birleşmiş Milletler'in
öncülüğünde gerçekleşmişti.
Milli gelir kavramı çerçevesinde bugün kullandığımız bazı terimler ve hesaplama
metodolojileri 1930'lu ve 1940'lı yıllarda geliştirilmişti. NBER'de (The National
Bureau of Economic Research) milli gelir istatistikleri üzerine çalışan Simon
Kuznets (1901-1985), milli geliri üretim ve gelir yönünden incelemeye alarak
milli gelir hesaplamalarına kavramsal bir bakış açısı getirmiştir. Makro
iktisat kitaplarının milli gelir kavramını açıklarken bugün kullandıkları bu
iki yönlü bakış açısı zamanında önemli tartışmaların konusu olmuştur. Gayri
safi milli hasıla (gross national product) terimini ilk kez Clark Warburton
(1896-1979) 1934'te kullanmıştır. Terim, nihai ürünlerin toplamı olarak
tanımlanmıştır. Yani, üretim ve pazarlama süreçleri sonucunda tüketicilere ve
firmalara satılan ve başka ürünlerin üretimi için yeniden üretim sürecine
girmeyen ürünler kastedilmektedir. Ancak, gayri safi milli hasıladan
amortisman, yani yıpranma payının düşülmesi ile kullanılabilir kaynakların
ortaya çıkacağı Warburton tarafından ifade edilir.
İngiltere'de Colin Clark (1905-1989) İngiltere için hem toplam talebi (tüketim,
yatırım ve kamu harcamaları), hem de çarpan katsayısını hesaplamaya
çalışıyordu. Keynes'in 1936'da yayınladığı General Theory, Clark'ın
çalışmalarının önemini vurgular bir destek sunmuştu. Süreç, Clark'ın 1937'de
National Income and Outlay adlı eseriyle doruğa ulaştı. Daha sonra Keynes,
Clark'ın 1937'de ortaya koyduğu verileri kullanarak 1940'ta How to Pay for the
War adlı eserini yayınladı.
İktisat eğitimi almış herkesin aklından hiç çıkmayan C+I+G
(tüketim+yatırım+kamu harcamaları) formülünü ilk kez 1940 yılında Hicks
kullandı. Harcamaları tüm mal ve hizmetler için formüle etti.
Matematiğin daha çok ihtiva edildiği bir iktisat, kendi içinde alt bir bilim
dalının oluşmasına neden oldu: ekonometri. 1930 yılında, Şikago'da Charles Roos
(1901-1958), Irving Fisher ve Ragnar Frisch tarafından The Econometric Society
kuruldu. Frisch, iktisadi analizde matematiğin tek başına yetersiz olduğunu ve
iktisat teorisi, istatistik ve matematiğin bir araya geldiği bir alan olarak
ekonometrinin bir misyonu olduğunu dile getirdi. The Econometric Society, 1933
yılında süreli bir yayın olan Econometrica'yı çıkarmaya başladı.
The Econometric Society'ye önemli desteği bir iş adamı olan Alfred Cowles
(1891-1984) veriyordu. Ekonomik tahminler yapan bir kuruluşun sahibiydi ve Can
Stock Market Forecasters Forecast başlıklı bir 1933 yılı makalesi ile borsa
tahmini yapanların ne derecede başarılı olabildiklerini tespit etmeye çalıştı.
Sonuç, başarı konusunda çok süpheli bir yaklaşım geliştirmesine neden olmuştu.
Profesyonel tahmincilerle amatörler arasında tahmin başarısı açısından pek
önemli bir fark olmadığını ortaya koydu.
Bir ekonominin tamamı için ekonometrik bir çalışma yapan ilk iktisatçı Jan
Tinbergen'dir (1903-1994). Aslında, fizik doktorası sahibiydi ama doktora
tezinin başlığı Minimization Problems in Physics and Economics idi. Hollanda'nın
merkezi planlama bürosunda çalışmıştı. Doktora tezinin başlığından da
anlaşılabileceği üzere, fizikten iktisada kayması çok zor olmamıştı.
Konjonktürel dalgalanmaları şok nitelikli olanlar (impulse) ve zaman içinde
yayılanlar (popagation) olarak ikiye ayırdı. Milletler Cemiyeti'nin
sponsorluğunda Statistical Testing of Business-Cycle Theories adlı eseri yazdı.
Eser, Gottfried Haberler'in (1900-1997) Prosperity and Depression adlı 1936
yılı çalışmasının konjonktürel dalgalanmalar teorilerini incelediği içeriği
test ediyordu. Tinbergen, bir iktisadi modelin yeterli sayıda değişken ihtiva
etmesi, değişkenler arası ilişkilerin tam anlamıyla tanımlanmış olması ve
dinamik, yani değişkenler arasındaki zaman geçişlerinin ortaya konması
gerektiğini önermişti.
Ekonometrinin gelişiminde Cowles'un kurduğu Cowles Commission ve bu kuruluşun
başına araştırma direktörü olarak 1943'te geçen Jacob Marschak'ın (1898-1977)
çok önemli katkıları olmuştur.
Marschak'ın çalışmaları ile Cowles Commission'ın çalışmaları somut sonuçlar
elde etmekten çok iktisat teorisinin ve iktisadi verilerin temel karakteristik
özelliklerini dikkate alan yeni metodların geliştirilmesine yöneldi. Bu
metodların temel prensipleri şunlardı:
- İktisat teorisi, eş anlı
eşitlikler sisteminden oluşmaktadır. Örneğin, bir metanın değeri, o
metanın arz, talep ve arz-talep dengesizliğinin yarattığı fiyat değişimi
süreçlerine bağlıdır.
- Eşitliklerin çoğu tesadüfi
gelişen koşullar içermektedir. Çünkü davranış, şok niteliğindeki
değişmelerden ve iktisat teorisinin ilgilenemeyeceği unsurlardan
etkilenmektedir.
- Ekonomik verilerin çoğu zaman
serilerinden meydana gelmektedir. Bir döneme ait veriler geçmiş dönemin
verilerinden etkilenmektedir.
- İlan edilen verilerin çoğu toplam
ifade etmekte, bireysellik unsurlarını devre dışı bırakmaktadır. Örneğin, milli gelir, işsizlik,
v.s.
Cowles Commission tarafından ilan edilen bu
yaklaşımların üzerine yeni teknikler ilave olmaya başlamıştı ki bunların en
önemlilerinden birini Trygve Haavelmo (1911-1999) sunmuştur. Haavelmo, olasılık
modellerinin dahil edilmediği hiçbir istatistiki veri analizi metodunun anlamlı
olmayacağını savundu. O güne kadar ekonometrisyenler olasılık modellerini
sadece şans oyunları için kullanılabilecek bir metod olarak görmüşlerdi.
Haavelmo, istatistikte stokastik (rastlantısal) tasarıya atıfta bulunmayan
hiçbir modelin anlamlı olmayacağını savundu. İktisatta da stokastik unsurların
bir ölçüm hatası olarak değil, iktisadi ilişkilerin doğasında var olan bir
unsur olarak modellere girmesi gerektiğini düşünüyordu.
Cowles Commission tarafından geliştirilen teknikler özellikle 1940'larda
Lawrence Klein (1920-2013) tarafından politika belirlemekte kullanılabilecek
araçların geliştirilmesiyle ilerletildi. Klein'ın çalışma modelleri
Marschak'ınkilerle benzerlikler göstermekteydi. Yaklaşımları, 1960'lı ve
1970'li yıllarda yapılan makro ekonomik tahmin çalışmalarınmda yoğun olarak
kullanıldı.
Ekonometrinin matematiği ve istatistiği iktisat teorisi ile entegre etme
çabalarının şüphelerle karşılandığı oldu. Cowles Commission tarafından yapılan
çalışmaların ne kadarlık bir değer yarattığına dair soru işaretleri oluştu.
Zira, oluşturulan modellerle ampirik verilerin iktisat teorisiyle bağlantısının
güçlendiği kanaati amaçlandığı ölçüde oluşamamıştı. Nitekim Cowles Commission
tarafından yapılan çalışmalar 1940'larda iktisat teorisi araştırmalarına
kaymıştı. 1950'lere gelinirken, ekonometrinin ideali olan matematik, istatistik
ve iktisadın sentetik iktisat yaratmak konusundaki çabalarının çöktüğünü dile
getirenler de olmuştu.
Her ne kadar yazı dizisinin temel konusu kapitalizmin gelişimi ise de,
iktisadın matematik ve istatistikten yararlanarak herşeyi ölçme çabasını görmek
ve anlamak önemlidir. Zira, kısa süreli beklentiler günümüz finansal kapitalizm
ağırlıklı ortamını yönlendirmekte ama çoğu kez yanılmaktadır. O halde, onca
matematiksel formülün ve istatistiğin kullanımı kısa vade için herhangi bir
anlam ifade etmemekte midir? Bu metodlar uzun vade için mi kullanılmalıdır?
Kapitalizmin bu kadar güncel veriye dayanarak analiz edilir olduğu ve günlük
tüm veri analizlerinin neredeyse sadece kısa vadeli sermaye hareketlerine
dayandırıldığı bir ortamda hangi matematiksel/istatistiki metodlar vizyon
kazandırıcı olmakta ve isabetli tahminler yakalayabilmektedir?
Bu yazının yazarı, amacın iktisadi analiz olduğunu ve matematiğin ve
istatistiğin bir araç olarak kalması gerektiğini düşünmektedir.
Globalleşen Dünyanın Ortasında 1873 Krizi
(arda-tunca.blogspot.com)
Neoklasik Okul - 1: İktisadın Artan Bilimselliği
(arda-tunca.blogspot.com)
Neoklasik Okul - 2: Tarihçiler ve Teorisyenler
(arda-tunca.blogspot.com)
Neoklasik Okul - 3: ABD'de İktisadın Gelişimi
(arda-tunca.blogspot.com)
Küreselleşmenin Durma Noktasına Giden Süreç: 1. Dünya Savaşı
(arda-tunca.blogspot.com)
1929 Buhranı'na Giden Süreç ve Buhran'ın Nedenleri
(arda-tunca.blogspot.com)
Bretton Woods: 2. Dünya Savaşı Sonrası Uluslararası Ekonomik Düzen (arda-tunca.blogspot.com)
Yorumlar
Yorum Gönder