Ana içeriğe atla

Valentino Achak Deng

Valentino Achak Deng: Güney Sudan'ın Marial Bai şehrinden çıkıp ABD'nin Atlanta kentine uzanan uzun ve çok külfetli bir yaşam hikayesinin adı. Uzunca bir kitaptı Valentino Achak Deng'in Dave Eggers tarafından romanlaştırılmış otobiyografisi.

Omar al-Bashir diktatörünün dayattığı İslami rejimin güney Sudan'da yaşayan Hıristiyan nüfusu baskı altına alması sonucu mülteci konumuna düşen küçük bir çocuğun çok acı bir hikayesi Valentino Achak Deng'in yaşam hikayesi. Dinka kabilesi üyesi bir aileden gelmektedir Valentino ve "Eylül Yasaları" adı verilen ve başkent Hartum'un tüm ülkeye şeriat düzenini getirip, Güney Sudan'a bir nevi özerklik veren 1972 tarihli Addis Ababa Antlaşması'nı yok saymasıyla ülke karışmaya başlar. Karışıklık, Hıristiyan köylerine murahaleen adlı hükümete bağlı milis güçlerin saldırmasıyla ve direnişçi Sudan Halk Bağımsızlık Ordusu'nun (Sudan People's Liberation Army - SPLA) bu saldırılara karşılık vermesiyle tırmanır ve önüne geçilmez bir hal alır. Hartum'un amacı, şeriatı dayatmaktır Hıristiyan Sudanlı’lara. Bu saldırılar başladığında Marial Bai'ın çocukları şehirden kaçmaya başlarlar. Hem de arkalarına ve geride bıraktıklarına bile dönüp bakma fırsatı bulamadan. Aile fertlerinin bu saldırılardan sağ çıkıp çıkmadıklarını bile bilemeden kaçarlar. Yaşam riskinin en üst düzeyde olduğu bir ortamda ve yeni saldırıların korkusuyla Etiyopya'ya doğru yürüyüşe geçerler. Bu tehlikeli yolculuk, Gilo Nehri'ni aşarak Pinyudo şehrine ulaşmalarıyla son bulur. Uzun yolculuk sırasında Etiyopya'nın çok güzel bir ülke olduğunu, orada güzel yerlerde yaşayacaklarını, iyi bir eğitim alabileceklerini hayal ederler. Yol boyunca çocukların sayısı yeni katılımlarla yüzlerle ifade edilecek düzeye ulaşmıştır.

Etiyopya'ya vardıklarında karşılaştıkları manzara da moral bozucudur. Tam bir hayal kırıklığı yaşamaktadır yüzlerce çocuk. Bir perişan ülkeden başka bir perişan ülkeye gelmişlerdir. Birleşmiş Milletler'in mültecilere yardım programından faydalanırlar Pinyudo'da. Burada da Etiyopya askerleri rahat bırakmazlar mülteci kampında yaşayan çocukları. Etiyopya ordusu, Birleşmiş Milletler mültecilerini ülkelerinden atmak için harekete geçer. Çocuklar sarı hummadan, sıtmadan kırılmaktayken ve bu hastalıklar nedeniyle sayıları azalarak hayatla mücadele etmekteyken bir uzun yolculuk daha başlar; yine yürüyerek. Bu defa Kenya'ya.

Kenya'ya uzanan bir başka tehlikeli yolculuk, Kakuma'da son bulur. Yıllar sürecek bir yaşam beklemektedir kendilerini Kakuma'da, yine Birleşmiş Milletler mülteci kampında. Ailelerinden hiçbir haber yoktur. Bir günde terk ettikleri hayatlarındaki tüm tanıdıkları insanları, değil yeniden görebilmek umudu taşımak, haklarında hiçbir şekilde haberleri dahi olamamıştır yıllarca. Kendi yaşamlarının derdindeyken, dünyadan kopuktur çocuklar. Belli bir düzeyde eğitim görebilme olanağını Kakuma kampında bulurlar. Ancak aynı günlerde, tepelerinden geçen uçakların kendilerine gıda maddeleri atacaklarını düşünerek peşinden koşmaya başlarlar uçakların. Üzerlerine bomba yağar gıda yerine. Sekiz arkadaşlarını kaybederler. Vitaminsizlikten, eksik beslenmeden perişan durumdadırlar. Sonunda, ABD, Kanada ve Avustralya'ya yerleştirilmeleri gündeme gelir. Seçilen çocuklar arasında Valentino da vardır. Uzun bekleyişler sonunda Atlanta’ya gitme günü gelmiştir. Nairobi üzerinden Amsterdam ve Atlanta uçuşu Valentino daha uçaktayken iptal edilir. Çünkü o gün, 11 Eylül 2001’dir. Adını bile yeni öğrendikleri bir ülkenin saldırı altında olduğunu öğrenince Sudan’a geri dönmenin daha güvenli olacağını dahi düşünmüştür Valentino ve arkadaşları daha uçakta beklerken. Herşey normale döndüğünde Atlanta yolculuğu yeniden başlar.

ABD’ye vardığında gördükleri çok etkiler Valentino’yu. Zaman içinde uyum sağlar yeni yaşamına. Çok küçük yaşlarda, neredeyse yaşanacak her acıyı yaşamış bu çocuk, ABD’de Kayıp Çocuklar Vakfı (The Lost Boys Foundation) üyeliğine alınır ve bir nevi koruma altındadır artık. Bu sayede eğitime başlar. Diğer kayıp çocuklarla bu vakfın toplantılarına katılır, organizazyon içinde aktif roller üstlenir.

Kakuma kampının son günlerinde öğrenebilmiştir ailesinin hayatta olduğunu Valentino. Uydu telefonuyla zor da olsa konuşabilmiştir babasıyla. Yıllardır oğlunu görmemiş bir baba çocuğuna Marial Bai’a kesinlikle dönmemesini söyler. Valentino da babasının sözünü dinler ve Marial Bai’a geri dönmez.

Bugün, Valentino Achak Deng adında bir vakıf var. Okuduğum kitabın gelirleri bu vakfa bağış olarak gidiyor. Valentino, Marial Bai’da bir okul açmış durumda. Vakıf, dünyanın çeşitli yerlerinde eğitime muhtaç Sudanlı çocukların eğitimine adamış durumda tüm olanaklarını.

Valentino’nun bu kadar olumsuz, perişan ve insanı her türlü kötü yola düşürmeye müsait yaşam koşullarını böylesine olumlu bir eyleme alt yapı olarak kullanmasından çıkarılacak çok ders var. Zayıf insanlar, bahanesi her zaman bol olan insanlardır. Valentino’yu okumakta büyük fayda var insanın kendisini iyi hissetmesi için. Sudan’da kendi gözlerimle gördüklerim karşısında da dünyanın dip noktası burası olsa gerek diye düşünmüştüm.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mali Baskınlık (Fiscal Dominance)

Kamu borcunun yönetimi bir para politikası aracı gibi kullanılabilir mi? Kullanılabileceği yönünde iddiası olan makaleler var. C. Goodhart, R. Sayers, P. Turner ve W.A. Allen gibi iktisatçıların çalışmaları örnekler arasında yer alıyor. Bu sorunun sorulmasına neden olan konu, kamu borcunun yüksekliğinin para politikasını işlemez hale getirdiği bir durumdur. Bu durum, mali baskınlık (fiscal dominance) kavramı altında karşımıza çıkıyor. “Some Unpleasant Monetary Arithmetic” başlıklı Thomas J. Sargent ve Neil Wallace’a ait 1981 yılı makalesi ve Michael Dean Woodford, Eric M. Leeper, Christopher A. Sims gibi isimlerin “The Fiscal Theory of the Price Level” başlığı ile ilintili çalışmaları mali baskınlık kavramının temelinde yer almaktadır. A. Leijonhufvud, ekonominin “belirli limitler” çerçevesinde kendi kendine istikrara dönebildiğini söyler. Büyük Buhran (1929) döneminde belirli limitlerin dışına çıkılmıştır. Büyük Resesyon ile beraber de yine belirli sınırlar aşılmıştır. Bu nedenle, eko

Lascia ch'io Pianga

Alman ve daha sonra İngiliz'dir George Frideric Handel. 1706-1710 yılları arasında İtalya'da yaşar. Floransa, Roma, Napoli ve Venedik'te geçirdiği günlerde İtalyan barok müziğinin Arcangelo Corelli, Alessandro Scarlatti, Domenico Scarlatti, Agostino Steffani gibi önemli temsilcileriyle tanışır. Bu sanatçılarla, İtalyan müziğinin kendi eserlerinde yansımalar bulmasıyla sonuçlanacak etkileşimlerde bulunur. Handel, 1703-1706 yılları arasında Hamburg'ta yaşamıştır. Alman müzik geleneğinin etkisiyle 1705 yılında Almira adlı operasını ilk kez sahneler. 1705'ten sonraki üç yıl içinde üç opera daha besteler ama bu operaların hiçbirine ulaşılamamıştır. Handel'in eserleri, İtalya'ya gidene kadar Alman müzik geleneğinin etkisi altındadır. Dolayısıyla, Almira Alman'dır. 1707 yılında ilk kez sahnelenen Rodrigo, Handel'in ilk İtalyan operası olma özelliğini taşır. Ancak, Rodrigo'daki İtalyan etkisi, Handel'in İtalyan etkisindeki sonraki bestelerine göre

Marshall Lerner Koşulu ve J Eğrisi

Son aylarda, kurlardaki yükselişin ihracat üzerinde yapacağı olumlu etkiden sıkça söz ediliyor. Türk Lirası’nın yabancı paralar karşısında hızla değer kaybetmesinin Türkiye’nin ihracatına çok olumlu katkı yapacağı dile getiriliyor. Kurlarda görülen yükselişlerin ihracat üzerinde olumlu etkiler yapacağı doğrudur. Ancak, ihracatın sağlayacağı kaynak girişini net olarak görebilmek için ithalat cephesine de bakmak zorundayız. Yani, ihracat artışının bir ülkenin üretim yapısı nedeniyle ithalatı ivmeleyip ivmelemediğini görmek zorundayız. Aksi takdirde, yabancı para cinsinden gelir tarafına bakarken, bu geliri elde etmenin üretim yapısı nedeniyle yol açma olasılığı olan gider tarafına bakmamış oluruz. Her ne kadar ithalat, gelişmiş ülke ekonomilerinde bir kaynak çıkışıysa da, gelişmekte olan ülkelerde büyümenin fonksiyonu olabilmektedir. Diğer bir ifadeyle, gelişmekte olan pek çok ülkenin üretim yapıları nedeniyle ithalat yapmadan büyümeye geçemediği vakalar bulunmaktadır. İhracatın ye