Ana içeriğe atla

ABD İşgücü Piyasası Yapısal Bir Dönüşümü mü Anlatıyor?

ABD ekonomisinde önemli bir toparlanma söz konusu. Ancak, ABD işgücü piyasasında da önemli bir toparlanma görülse de, ekonomik aktivitedeki artışla karşılandığında içinde soru işaretleri barındıran bir işgücü piyasası toparlanması söz konusu. Neden?

İktisat yazınında, ekonomide ortaya çıkan şokların modellemeler altında tanımlamaları yapılabilmektedir. Yaşanan bir şokun ya da resesyonun ekonominin geneline yaygın olup olmadığının ve hangi sektör(lerde) var olduğunun tespit edilmesi önemlidir.

Korona, ekonominin kendi içinden kaynaklanmayan ama tüm dünya ekonomilerinin geneline çok kısa sürede yayılma özelliği taşıyan bir şok yarattı. Bazı sektörlerin sürecin içinde ve hatta başlarında şoktan çıktığı ve hatta bu şoktan yararlandığı görüldü.

Korona sürecinin yarattığı ekonomik yıkım, 2021 ve sonrasındaki yıllarda ne gibi ekonomik, sosyal, demografik ve siyasal süreçleri beraberinde getirecek? Bu sorunun cevabı, çok sayıda makalenin ve kitabın konusu olmaya başladı. Ancak, ABD işgücü piyasasına odaklanmak, bu sorunun çok daha geniş perspektifli cevaplarına ışık tutabilecek türden veriler sunuyor.

Bir ekonominin büyüyebilmesi için zaman içinde kaynakların tahsis edildiği noktaların değişmesi (reallocation) gerekmektedir. Schumpeter’in yaratıcı yıkım kavramı altında böyle bir değişim bir zorunluluk olarak değerlendirilmektedir.

ABD işgücü piyasasının anlattıkları, yaratıcı bir yıkımın gerçekleşmekte olduğuna dair önemli şüpheler uyandırıyor. Ekonominin doğal dengeleri içinde korona öncesinde yaratıcı yönü gelişmekteydi. Ancak, teknolojideki gelişmelere rağmen işgücü veriminin artışı ile ilgili önemli şüpheler bulunmaktaydı. Yapay zekanın giderek artan kullanımı hem verim artışı, hem de artan istihdam koşulları yaratabilecek mi?

Gelişmiş ülkelerde sabit sermaye yatırımlarının önemli ölçüde artması bekleniyor. ABD’de, yıllık artış oranı %15 düzeyine ulaşmış durumda. IHS Markit tarafından yapılan bir çalışmaya göre küresel ölçekte sabit sermaye yatırımları 2021 sonu itibarıyla %6 oranında artmış olacak. Ancak, bu artış oranlarının detaylarında dikkat çeken önemli noktalar bulunuyor.

Teknoloji kullanımı yüksek olan ya da giderek artan firmalar dikkate alındığında, küresel düzeyde sabit sermaye yatırımlarının artış oranı %42’ye varıyor. Sebebi, korona sürecinin dayattığı artan teknoloji ihtiyacı. Yapay zeka kullanımının giderek artıyor olması ve işgücü verimi ve refahı üzerindeki potansiyel etkileri korona öncesinde de yoğun olarak gündemdeydi. Ancak şimdi, üzerinde tahmin yürütülen süreçler çok daha yakın bir geleceğe taşındı.

ABD’de işgücü piyasası, teknolojik gelişmelerin desteğiyle 1990’larda yüksek verim artışları kaydetmişti. 2000’li yılların başlarından itibaren verim artışının çok büyük ölçüde ivme kaybettiği bir süreç başladı. 2008 krizi ise, bir başka süreci beraberinde getirdi. ABD, işsiz kalan bir kişinin 15 hafta içinde yeni bir iş bulabilmesini kısa süreli işsizlik olarak niteliyor. Bu nitelemeye göre, iş bakmaya başlandıktan sonra iş bulma süresi 15 haftayı geçerse uzun süreli işsizlik süreci başlamış oluyor. 2009 yılı itibariyle, 15 haftadan daha uzun bir süre iş arayanların işsizlik oranı 1929'dan beri görülmemiş bir seviyeye ulaşmıştı. Oysa, on yıllardır ABD'nin işsizlikteki sorunu ağırlıklı olarak kısa süreli işsizlik cephesinde ortaya çıkmaktaydı. Bu noktada, işgücü piyasasına yapısal bir değişim yaşandı. Ortaya çıkan sonuç, işgücü piyasasında yarı zamanlı ve geçici işlerin ağırlığı artışı oldu.

2000’li yılların başlarından itibaren düşen verim, işgücü piyasasında yaşanan yapısal değişim ve robotlarla üretimin giderek artıyor olması korona sürecinde yaşanan yıkımın yarattığı değişimlerin dünya ekonomisini nasıl bir denge noktasına ilerleteceğini sorgulatıyor.

ABD’de şirketler, yeniden hız kazanan aktivitenin gerektirdiği istihdamı sağlayamıyor. Bu sonucun nedeni olarak birkaç nokta dikkate alınıyor. Öncelikle, mali desteklerin yüksek tutarlı olması nedeniyle işgücünün istihdam piyasasına dönmek konusunda motivasyonun düşük olması bir neden olarak gösteriliyor. Diğer iki neden, aşılanma oranının ülke genelinde tatmin edici bir noktaya ilerliyor olmasına rağmen yeniden toplu çalışma alanlarına dönmek konusunda yaşanan tedirginlik ve ailelerin çocuklarını okula göndermek istememesi ve zorunlu olarak istihdam piyasasına dönememesi.

Bir başka önemli neden üzerinde de özellikle duruluyor. Teknolojik gelişmelerin kazandığı ivme nedeniyle işgücünün sahip olduğu niteliklerle yeni işlerin talep ettiği nitelikler arasında uyumsuzluk söz konusu olabilir mi? Verimi düşük olan işlerin bir nevi temizlendiği (cleansing effect) ve verimi yüksek olan işlerin oranında çok önemli ölçüde bir artış olduğu dile getirilebilir mi? Bu soruların cevaplarını net olarak vermek henüz mümkün değil ama yapılan araştırmalardan çıkan anlamlı veriler ve şüphe uyandıran bulgular var. Bu noktada, teoriden gelen “participation constraint” ve “incentive compatibility constraint” kavramları üzerinde durarak analiz yapmakta yarar var.

İktisat teorisi, uzun bir dönem resesyon dönemleri sonrasında verimsiz işlerin yok olma eğilimine girdiği ve verimli işlerin önemli bir çıkış yakaladığını anlattı. Ancak, bazı başka çalışmalar, bu bulgunun her koşulda geçerli olmadığını ve tersi süreçlerin söz konusu olabileceğini ortaya koydu. İçinde bulunulan dönemin büyük değişimler yarattığı ortada. Ancak, bu değişimin boyutu ve niteliğini çok sayıda niceliksel bulgunun sonrasında anlayabileceğiz.

İşgücü piyasasına ilişkin gelişmeleri demografik gelişmelerle, siyasetin dönüşme zorunluluğu ile ve dünya genelinde zayıflayan demokrasi kavramıyla, çevresel sorunlarla ve eşitsizlik kavramlarıyla ilişkilendirdiğimizde, karşımıza uzun yıllar tartışmalara neden olacak çok sayıda karmaşık konunun çıktığını görmekteyiz.

Kaynaklar:

1)    “An investment bonanza is coming,” The Economist, May 25th 2021. (An investment bonanza is coming | The Economist)

2)    Randall, W., Xiao, S. X., Zhu, Y., “Frictional Capital Reallocation with Ex Post Heterogeneity,” Journal of Economic Literature No. E22, E44, April 22, 2019. (sylvia-red-final.dvi (upenn.edu))

3)    Steven J. Davis & John Haltiwanger, "Gross Job Creation, Gross Job Destruction, and Employment Reallocation," The Quarterly Journal of Economics, Oxford University Press, vol. 107(3), pages 819-863, 1992.

(Gross Job Creation, Gross Job Destruction, and Employment Reallocation (repec.org))

4)    Barlevy, G., “Credit Market Frictions and the Reallocation Process,” Discussion Paper, No. 1251, Northwestern University, Kellogg School of Management, Center for Mathematical Studies in Economics and Management Science, Evanston, IL, 1999.

(Discussion Papers, Northwestern University, Center for Mathematical Studies in Economics and Management Science | IDEAS/RePEc)

5)    Mortensen, D. T., Pissarides, C. A., “Job Creation and Job Destruction in the Theory of Unemployment,” The Review of Economic Studies, Oxford University Press, Vol. 61, No. 3, pp. 397-415, 1994.

(Mortensen, Pissarides - Job Creation and Job Destruction in The Theory of Unemployment | Computer Simulation | Unemployment (scribd.com))

6)    Caballero, R.J. & Hammour, M.L., "Jobless Growth: Appropriability, Factor-Substitution, and Unemployment," Working papers 97-18, Massachusetts Institute of Technology (MIT), Department of Economics, 1997.

((PDF) Jobless Growth: Appropriability, Factor Substitution, and Unemployment (researchgate.net))

7)    Parker, K., Igielink, R., Kochhar, R., “Unemployed Americans Are Feeling the Emotional Strain of Job Loss; Most Have Considered Changing Occupations,” Pew Research Center, February 10, 2021.

(Most unemployed Americans have considered changing occupations during COVID-19 | Pew Research Center)

8)    Bauer, L., Dube, A., Edelberg, W., Sojourner, A., “Examining the Uneven and Hard-To-Predict Labor Market Recovery,” The Hamilton Project, June 3, 2021. (Examining the uneven and hard-to-predict labor market recovery | The Hamilton Project)

9)    Stevenson, B., “The Jobs Report Takeaway: A Huge Reallocation of People and Work is Underway,” The New York Times, June 4, 2021.

(Opinion | The Jobs Report Shows Why Some Unemployment Is Here to Stay - The New York Times (nytimes.com))

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mali Baskınlık (Fiscal Dominance)

Kamu borcunun yönetimi bir para politikası aracı gibi kullanılabilir mi? Kullanılabileceği yönünde iddiası olan makaleler var. C. Goodhart, R. Sayers, P. Turner ve W.A. Allen gibi iktisatçıların çalışmaları örnekler arasında yer alıyor. Bu sorunun sorulmasına neden olan konu, kamu borcunun yüksekliğinin para politikasını işlemez hale getirdiği bir durumdur. Bu durum, mali baskınlık (fiscal dominance) kavramı altında karşımıza çıkıyor. “Some Unpleasant Monetary Arithmetic” başlıklı Thomas J. Sargent ve Neil Wallace’a ait 1981 yılı makalesi ve Michael Dean Woodford, Eric M. Leeper, Christopher A. Sims gibi isimlerin “The Fiscal Theory of the Price Level” başlığı ile ilintili çalışmaları mali baskınlık kavramının temelinde yer almaktadır. A. Leijonhufvud, ekonominin “belirli limitler” çerçevesinde kendi kendine istikrara dönebildiğini söyler. Büyük Buhran (1929) döneminde belirli limitlerin dışına çıkılmıştır. Büyük Resesyon ile beraber de yine belirli sınırlar aşılmıştır. Bu nedenle, eko

Lascia ch'io Pianga

Alman ve daha sonra İngiliz'dir George Frideric Handel. 1706-1710 yılları arasında İtalya'da yaşar. Floransa, Roma, Napoli ve Venedik'te geçirdiği günlerde İtalyan barok müziğinin Arcangelo Corelli, Alessandro Scarlatti, Domenico Scarlatti, Agostino Steffani gibi önemli temsilcileriyle tanışır. Bu sanatçılarla, İtalyan müziğinin kendi eserlerinde yansımalar bulmasıyla sonuçlanacak etkileşimlerde bulunur. Handel, 1703-1706 yılları arasında Hamburg'ta yaşamıştır. Alman müzik geleneğinin etkisiyle 1705 yılında Almira adlı operasını ilk kez sahneler. 1705'ten sonraki üç yıl içinde üç opera daha besteler ama bu operaların hiçbirine ulaşılamamıştır. Handel'in eserleri, İtalya'ya gidene kadar Alman müzik geleneğinin etkisi altındadır. Dolayısıyla, Almira Alman'dır. 1707 yılında ilk kez sahnelenen Rodrigo, Handel'in ilk İtalyan operası olma özelliğini taşır. Ancak, Rodrigo'daki İtalyan etkisi, Handel'in İtalyan etkisindeki sonraki bestelerine göre

Marshall Lerner Koşulu ve J Eğrisi

Son aylarda, kurlardaki yükselişin ihracat üzerinde yapacağı olumlu etkiden sıkça söz ediliyor. Türk Lirası’nın yabancı paralar karşısında hızla değer kaybetmesinin Türkiye’nin ihracatına çok olumlu katkı yapacağı dile getiriliyor. Kurlarda görülen yükselişlerin ihracat üzerinde olumlu etkiler yapacağı doğrudur. Ancak, ihracatın sağlayacağı kaynak girişini net olarak görebilmek için ithalat cephesine de bakmak zorundayız. Yani, ihracat artışının bir ülkenin üretim yapısı nedeniyle ithalatı ivmeleyip ivmelemediğini görmek zorundayız. Aksi takdirde, yabancı para cinsinden gelir tarafına bakarken, bu geliri elde etmenin üretim yapısı nedeniyle yol açma olasılığı olan gider tarafına bakmamış oluruz. Her ne kadar ithalat, gelişmiş ülke ekonomilerinde bir kaynak çıkışıysa da, gelişmekte olan ülkelerde büyümenin fonksiyonu olabilmektedir. Diğer bir ifadeyle, gelişmekte olan pek çok ülkenin üretim yapıları nedeniyle ithalat yapmadan büyümeye geçemediği vakalar bulunmaktadır. İhracatın ye