Ana içeriğe atla

Sesler, Renkler, Sözcükler

Klasik Batı Müziği'nde çok büyük besteciler eserler verdiler ama Bach'ın yeri bir başkadır bende. Mozart bir dahidir; olağanüstüdür. Kendisinin gerçek hikayesi olan Amadeus filmini unutamam. Beethoven'in dokuz tane senfoni ile müziği sarsıcı eserler vermiş olması hayranlık uyandırıcıdır. Fakat, müziğin modern formlarına ulaşmasında Klasik Batı Müziği'nin Barok Dönem gibi erken çağına isabet eden bir dönemde Bach'ın muazzam eserler vermiş olması yatıyor benim Bach hayranlığımın temelinde. Nikolas Forkel ve Philipp Spitta'nın Bach'ı anlatan kitapları Bach ile ilgili pek çok soruya cevap verir. Ancak, akılda kalan Bach melodileri çok şey geçirir insanın aklından.

Gönlümde, Matthaus Passion adlı Bach eserinin ayrı bir yeri vardır. Barok Dönem eserleriyle ilk temasımı sağlamış eserdir zira. Ayrıca, İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nde gençlik korosunda Şamil Gökberk'in arkasında bu eseri seslendirmiş olmamızın da etkisi kuşkusuz ki çok büyük üzerimde. "Ich will bei meinem Jesu wachen" diye başlayan bölümde Şamil Gökberk'i sahnede dinlemek heyecan verirdi. Müthiş bir coşkuyla, notaların üzerinde adeta dalgalandığımı hissederdim. Muazzam bir eserdir ve pekçok Barok Dönem eseri gibi dini içeriklidir.

Bach'ın çağdaşları arasında yer alan Handel ve Telemann gibi besteciler de muazzamdır ama Bach'ı farklı kılan, Bach'ın müziğinin resim ve edebiyatta da derin yansımalar yaratmış olması.

Müzik, matematiktir, resimdir, edebiyattır, felsefedir, tarihtir, estetiktir, ahlaktır. İnsanın yaşama bakış açısı, her sanat dalında bulur yansımalarını. Bu anlamda Bach, çok derindir.

Diğer sanatlar üzerinde en derin etkiler yaratmış Bach eserinin Füg Sanatı olduğunu ifade etmek pek yanlış olmaz sanırım. Füg, Latince'de kaçma anlamına geliyor. Eserde de notalarla işlenen bir tema, eserin devamında temanın başlangıcı olan notanın kontrapunktu olan bir notayla temanın yeniden işlenmesi ve bu tema işlemenin tekrar etmesi şeklinde kendini gösteriyor. Matematik burada, edebiyatın kafiyesi burada.

Nazım'ın "Sebastian Bach'ın 1 Numaralı Do Minör Konçertosu" şiirinde "Tekrardaki mucize gülüm/Tekrarın tekrarsızlığı" ifadeleri Füg Sanatı'nın etkilerini gösteriyor. Enis Batur'un Acı Bilgi romanının alt başlığı "Fugue Sanatı Üzerine Bir Roman Denemesi" adını taşıyor. Romanın biçimsel kurgusunda Füg Sanatı'nın etkileri var. Notaların matematiği bir romanın ya da şiirin içeriğini, biçimini bir matematiksel düzlem içinde etkileyebiliyor. Dürrenmatt, Hildesheimer, Celan gibi yazarların da ilgi alanında oluyor Füg Sanatı bir dönem.

Resimde ise, notaların ve renklerin birbirine geçişinin harmonisine tanık oluyoruz. Bir resme bakarak, renkleri nota gibi algılayarak bir eser seslendirmek bile mümkün olacak neredeyse. Picasso'da, Gris'de, Braque'da Füg Sanatı'nın etkileri bariz. Renkler ve ses tonlamaları, notaların ve renklerin tonlarıyla iç içe geçiyor tuvallerin üzerinde. Mekan, ritm, kontrapunktual düzenlemeler, biçimsel kurgulamalar Füg Sanatı'nı anlatıyor. Veronesi, Weder gibi sanatçılardaki Bach etkilerini göz ardı etmemek lazım. Özellikle Veronesi, uzun bir süre Bach analizleri yaptıktan sonra Bach'ı renklere aktarıyor. Weder de bir renk klavyesi çalışması sonucu Bach'ın orkestra süitlerinin resmini yapıyor. Heykelde çok bilgim yok ama mesela Chillida'nın baştan aşağı Bach olduğunu biliyorum.

Bach, bir düzlemde ama o düzlemdeki matematik, format, felsefe başka bir sanat dalına aktarılıyor. Notaların üzerinde dolanırken bir anda renklerin dünyasına, kelimelerin anlam derinliklerine dalıveriyorsunuz. Aslında, “soyutlama” var arkada. Yani, bilim var.

Bach'ın önemli etkilerini 1919'da Weimar'da doğan Bauhaus Okulu eserlerinde de görüyoruz. Bach'ı Bauhaus Okulu'nda önemli kılan isim Feininger. Uzun süre müzik çalışmaları yapıyor. Bir dönem karikatüre merak sarıyor. 35 yaşında Paris'e gidip resim yapmaya karar veriyor. Kandinsky, Klee, Schlemmer, Moholy-Nagy gibi sanatçılar da Bauhaus Okulu havası içinde Bach'ın notalarından esinlenerek veriyorlar eserlerini.

Bach'tan etkilenen başka sanatçılar da Bach'ı kurgu, vurgu, düzlem, düşünsel çözümleme, v.b. kavramlar çerçevesinde algılayarak notaları renklere, sözcüklere taşıdılar. Bir nevi, Bach'ın matematiğini kavrayıp bu matematiği kendi ruhları ve sanatlarıyla harmanlayıp eserler çıkardılar ortaya.

Ne gariptir ki Mendelssohn, Matthaus Passion'un notalarını bir kasap dükkanının paket kağıtları arasında bularak ortaya çıkardı. Bach, pek çok büyük sanatçının ortak kaderi gibi yaşadığı dönemde hak ettiği değere sahip olamadı.

Matthaus Passion, Füg Sanatı ve Goldberg Çeşitlemeleri'ni bolca dinleyip cazdaki Bach yansımalarını da Pekinel kardeşlerin J. Loussier ile çıkarttıkları "Take Bach" albümünde dinlemek mümkün.

Sanat, düşüncenin bazen notalara, bazen tuvallere, bazen cümlelere, bazen biçimsiz bir mermere yansımasıdır. Vurgudur, başkaldırıdır, insanın kendisini en estetik formatta ifade etme biçimidir. Ve toplumların felsefeye, yani yaşamın arkasında duran ve yaşama anlam veren düşünsel formatlara ihtiyacı vardır. Ne için mi? Yaratmak ve gelişebilmek için. Bunlar yoksa, ancak kopyalamak mümkün. Bunu bile becermek mümkünse eğer.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mali Baskınlık (Fiscal Dominance)

Kamu borcunun yönetimi bir para politikası aracı gibi kullanılabilir mi? Kullanılabileceği yönünde iddiası olan makaleler var. C. Goodhart, R. Sayers, P. Turner ve W.A. Allen gibi iktisatçıların çalışmaları örnekler arasında yer alıyor. Bu sorunun sorulmasına neden olan konu, kamu borcunun yüksekliğinin para politikasını işlemez hale getirdiği bir durumdur. Bu durum, mali baskınlık (fiscal dominance) kavramı altında karşımıza çıkıyor. “Some Unpleasant Monetary Arithmetic” başlıklı Thomas J. Sargent ve Neil Wallace’a ait 1981 yılı makalesi ve Michael Dean Woodford, Eric M. Leeper, Christopher A. Sims gibi isimlerin “The Fiscal Theory of the Price Level” başlığı ile ilintili çalışmaları mali baskınlık kavramının temelinde yer almaktadır. A. Leijonhufvud, ekonominin “belirli limitler” çerçevesinde kendi kendine istikrara dönebildiğini söyler. Büyük Buhran (1929) döneminde belirli limitlerin dışına çıkılmıştır. Büyük Resesyon ile beraber de yine belirli sınırlar aşılmıştır. Bu nedenle, eko

Lascia ch'io Pianga

Alman ve daha sonra İngiliz'dir George Frideric Handel. 1706-1710 yılları arasında İtalya'da yaşar. Floransa, Roma, Napoli ve Venedik'te geçirdiği günlerde İtalyan barok müziğinin Arcangelo Corelli, Alessandro Scarlatti, Domenico Scarlatti, Agostino Steffani gibi önemli temsilcileriyle tanışır. Bu sanatçılarla, İtalyan müziğinin kendi eserlerinde yansımalar bulmasıyla sonuçlanacak etkileşimlerde bulunur. Handel, 1703-1706 yılları arasında Hamburg'ta yaşamıştır. Alman müzik geleneğinin etkisiyle 1705 yılında Almira adlı operasını ilk kez sahneler. 1705'ten sonraki üç yıl içinde üç opera daha besteler ama bu operaların hiçbirine ulaşılamamıştır. Handel'in eserleri, İtalya'ya gidene kadar Alman müzik geleneğinin etkisi altındadır. Dolayısıyla, Almira Alman'dır. 1707 yılında ilk kez sahnelenen Rodrigo, Handel'in ilk İtalyan operası olma özelliğini taşır. Ancak, Rodrigo'daki İtalyan etkisi, Handel'in İtalyan etkisindeki sonraki bestelerine göre

Berlin 1978

Çocukluk yaşlarındaydım ama herşeyi hatırlıyorum. Brandenburg’un önünde, bomboş bir Unter Den Linden Caddesi. Her yer bembeyaz. Berlin karla kaplı. Dondurucu bir soğuk var. Evdeki konuşmaları hatırlıyorum. İtalya’ya mı gitsek? Evet ama İtalya’ya her zaman gidilir. 1968’de, öğrenci iken BASF’te staj yaparken Mannheim’dan Berlin’e gittiğini ve çok enteresan şeyler gördüğünü anlatıyor babam. Ya duvar bir gün yıkılırsa? Bir daha görme şansı bulamayacağımız şeyleri görelim; tarihe tanıklık edelim. “Boşverin şimdi İtalya’yı, Demokratik Almanya adında bir ülke de, bugün orada olan duvar da kalmayacak bir gün” diyor babam bizi Berlin’e götürmek için ısrarlı olurken. İtalya yerinde duruyor nasılsa. Karar veriliyor ve bir kaplumbağa Volkswagen ile Regensburg’tan Berlin’e yola çıkıyoruz. Babam, gördüğümüz herşeyi anlatmaya meraklı ve istekli olduğu için, biz de dinliyoruz kendisini. Yaşıma göre konuların ağır gelip gelmeyeceğini düşünmeden anlatıyor. Gördüklerim ve dinlediklerimden etkileniyo