Dünya, Kovid-19 ile beraber tarihi bir sürecin içine girdi.
Söz konusu tarihsel sürecin önemli konu başlıklarından biri tedarik zincirlerinde
yaşanan değişim oldu. Tedarik zincirlerinin 1980’lerde hız kazanan küreselleşme
ile aldığı şeklin bir kriz ile test edilmesi üretim modellerinin tedarik
zincirlerini hangi ölçüde güvenli kılabildiği ile ilgili soruya odaklanılmasına
yol açtı.
Kovid-19 salgını ile ani bir krizin ortaya çıkması tedarik
zincirlerinin uzun olduğu ve Çin’e bağımlılığın yüksek düzeyde olduğu
saptamalarının yapılmasına neden olmuştu.
Dünya ekonomisi 2020 yılında %3.6 oranında küçüldü. Dünya
ticaretindeki küçülme %5.3’e ulaştı ve doğrudan yabancı sermaye yatırımları %42
oranında düştü.
Kovid-19 ile beraber küresel tedarik zincirlerindeki çöküş,
ekonomilerin açıldığı dönemde fiyat hareketlerini önemli ölçüde etkileyen bir
boyuta ulaştı. Tedarik zincirlerindeki değişimin çok boyutlu tarafları var.
Kovid-19 krizinin başlarında kısıtlama önlemlerinin çalışanları iş yerlerinden
uzak tutması ve tüketim talebinin ertelenmesi üretim üzerinde olumsuz etkiler
yaptı. Bu gelişmelerin etkisiyle tedarik zincirleri (supply chains) koptu.
Uluslararası ticaretteki düşüş zincirleme etkilerle birkaç
noktadan kaynaklandı. Herhangi bir ülkede tüketimin düşmesiyle, ilgili ülkenin
ithalatı düştü. İthalattaki düşüş, ihracatta düşüşü de tetikledi. Zira,
salgının dünya ölçeğinde yaygınlığı söz konusu idi. Tüketim, konunun talep
tarafı ile ilgili.
Arz tarafında ise, üretimdeki düşüş ihracatı düşürücü etki
yaptı. İthalatın düşmesiyle beraber, herhangi bir ülkede ithal ikamesi imkanı
varsa, ithal ikamesi devreye girdi ya da mal ve hizmet arzında daralma yaşandı.
Günümüzde, küresel tedarik zincirlerinin işleyişi basit bir
yapıya sahip değil. 1980’lerde hız kazanan küreselleşme nedeniyle tedarik
zincirleri küresel ölçekte bir hayli karmaşık bir yapıya büründü. Bu nedenle,
arz yanlı şokların ülkeler arasındaki bulaşma etkisi arttı. Bulaşıcılık,
doğrudan ve dolaylı yollarla etkisini gösterebilir hale geldi. X ürünün A
ülkesinde üretilmesi için B, C, D ülkelerinden ithalat söz konusu olabiliyor.
Ancak, B, C, D ülkeler de E, F,G ülkelerinden kendi üretimleri için ithalat
yapabiliyor. Dolayısıyla, A ülkesinin üretimi B, C ve D ülkelerinden doğrudan
etkilenirken, E, F,G ülkelerinden dolaylı olarak etkilenebiliyor.
Tedarik zincirlerinin her aşamasında, nihai ürünün ortaya
çıkmasını sağlayan bir katma değer yaratıldığı için tedarik zincirleri değer
zinciri olarak da ifade edilmektedir. Bu ifadenin sağladığı bakış açısıyla, küresel
değer zincirleri üzerinde gerçekleşen ticaretin nihai ürünlerin ticaretine göre
çok daha bölgesel nitelikli olduğu gözlemlenmektedir. Diğer bir ifadeyle,
sanayiden sanayiye (B2B) yönelik ticaret, sanayiden tüketiciye (B2C) yönelik
ticaretten çok daha fazla bölgesellik unsuruna sahip bulunmaktadır.
Tedarik zincirlerinin Kovid-19 sürecinde yaşadığı değişimin
büyüklüğünü ülkeler ve bölgeler düzeyinde arz ve talep şoklarının hangisinin
daha etkin olduğu belirliyor. Etkinlik, ilgili ülkede veya bölgede ticaretin
hangi ölçüde değer zincirleri, hangi ölçüde nihai ürünler üzerinden yapıldığına
bağlı olarak değişiyor.
Küresel ticaretin üç büyük oyuncusu konumunda Çin, ABD ve
Almanya bulunuyor. Ancak, Çin’in özel bir konumu var. Dünya ekonomisinin büyük
ticaret partnerlerinin hepsinin üretiminde asgari %3.6 düzeyinde Çin’e
bağımlılık söz konusu. Çin’e bağımlılığın yüksekliği, Kovid-19 salgının
başlarında önemli bir gündem maddesi idi. Zira, salgının Çin’de başlamasıyla
aniden çöken arz ve talep, değer zincirlerinde Çin’e bağımlılığın azaltılması
gerektiği yönünde görüşlerin ortaya atılmasına ve zaman içinde değer
zincirlerinin yeniden dizayn edilmesinin bir zorunluluk olduğunun anlaşılmasına
neden olmuştu.
İstatistiki veriler, küresel ticaretin sağlıklı bir seyir
içinde olması için özellikle ABD, Çin, Almanya, G. Kore ve Japonya’nın önemli
olduğunu anlatıyor. Ülkelerin önemini sınıflandıracak olursak, ikinci derece
öneme sahip olan ülkeler İngiltere, Fransa ve İtalya olarak karşımıza çıkıyor.
Bugün gelinen noktada göze çarpan önemli özellikler var. Her
ne kadar tedarik zincirlerinde kopma yaşandıysa da, bazı ürünlere talep
durmadı. Bu nedenle, arz yanlı bozulmalar ilgili ürünlerin fiyatlarında önemli
artışlar meydana getirdi. Lojistik maliyetlerinde ortaya çıkan artışlar hem
talepteki patlamadan, hem de sektörün kaybettiği arz gücünün yeniden
kazanılmasında yaşanan zorluklardan kaynaklandı. Buna, yeniden açılmaya
başlayan ekonomilerin etkisiyle petrol fiyatlarındaki artışlar da eşlik etti.
Morgan Stanley tarafından yapılan bir çalışmaya göre Çin’den ABD’nin batı
kıyısına yapılan bir sevkiyatın maliyeti 10 kat civarında artmış durumda.
Bir üst paragrafta dile getirilen gelişmeler, tedarik
zincirlerinde küresel boyutta yatırım ihtiyaçlarını ortaya çıkardı. Ancak,
Kovid-19 krizinin başında yapılan tedarik zincirlerinin uzunluğu sorunu üretimi
artan oranda bölgeselleştirmeye itti. Akademik bulguların ortaya koyduğu değer
zincirlerindeki bölgesellik özelliği derinleşmeye başladı. Söz konusu değişimle
beraber, Kovid-19 öncesi sürece göre küresel ölçekte yatırımlarda %15’lik bir
artış söz konusu.
Kovid-19, tedarik zincirlerini derinden etkiledi. Şimdi,
dünyanın çok sayıda değer zinciri son 1.5 yılın önemli ve sert değişimlerine
ayak uydurmaya çalışıyor. Yaşanan değişimler, ülkelerin gelir dağılımı, büyüme,
enflasyon, istihdam, v.b. değişkenleri ve politikaları üzerinde önemli kararlar
aldıracak.
Kaynakça:
Economics in the Time
of COVID-19 | VOX, CEPR Policy Portal (voxeu.org)
The
COVID concussion and supply-chain contagion waves | VOX, CEPR Policy Portal
(voxeu.org)
Global Supply Chains in the Pandemic
| NBER
Global
supply chains are still a source of strength, not weakness | The Economist
Why
skippers aren’t scuppered | The Economist
Tedarik
Zincirlerinin Covid-19 İle Değişimi (arda-tunca.blogspot.com)
Yorumlar
Yorum Gönder