Ana içeriğe atla

Kripto Paralar ve Dijital Para Birimleri

Korona salgını ile hız kazanan dijitalleşme, kripto paralar ve dijital para birimleri ile ilgili konuların sürekli olarak gündeme gelmesine neden oldu. Öncelikle, “kripto para” ile “dijital para birimi” arasındaki farkın toplumun geniş kesimleri tarafından net olarak bilinmediğini tespit etmiş bulunmaktayım.

Kripto para (cryptocurrency), Bitcoin, Litecoin, Dogecoin, Ripple gbi merkez bankaları tarafından değil, özel kişiler tarafından algoritmalar kullanılarak yaratılan dijital paraları ifade ediyor. Kripto paralar, herhangi bir meta (altın, gümüş, petrol, v.s.) gibi satın alınarak ve satılarak tasarruf sahiplerinin para kazanmaya çalıştıkları bir yatırım aracı özelliği taşıyor. Belli ölçüde, ödeme aracı olarak da kabul görmeye başladılar. Ancak, henüz herhangi bir regülasyonun olmadığı bir yapıdalar. Hukuki bir düzenlemeye henüz tabi değiller.

Dijital para birimi (digital currency), herhangi bir ülkenin merkez bankasının yönetiminde olan ulusal para birimlerinin dijital ortamda var olmasını ifade ediyor. Yani, elektronik ortamda Amerikan Doları, Euro, Yuan, Türk Lirası, Japon Yeni gibi para birimlerinin varlığını ifade ediyor. Başta Çin olmak üzere çok sayıda ülkenin merkez bankası milli paralarını dijitalleştirme çabası içinde.

Kripto para ile dijital para birimi arasındaki farkı kısaca ortaya koyduktan sonra paranın fonksiyonlarının neler olduğunu sıralayalım:

  1. Değişim aracı olma özelliği: bir mal ve hizmetin satın alınması nedeniyle yapılan ödemeyi ifade eder.
  2. Ortak değer ölçüsü olma özelliği: toplum tarafından kabul edilen bir değer aracı olma özelliğini ifade eder.
  3. Tasarruf aracı olma özelliği: bir değer biriktirme aracı olma özelliğini ifade eder.
  4. Ekonomi politikası aracı olma özelliği: merkez bankalarının para arzı ve talebini para politikası araçları ile yönetmesiyle mal ve hizmet piyasalarındaki enflasyon, istihdam, üretim düzeyi, v.b. değişkenleri etkileyebilmesinin aracı olma özelliğini ifade eder.

Kripto paralar, Amerikan Doları üzerinden bir değer ifade ediyor. Piyasalar, kripto paraları altın, gümüş, petrol gibi ticareti yapılabilir bir araç olarak görerek almaya ve satmaya başlamıştı. Yani, yukarıda sıralanan 3 numaralı fonksiyon çerçevesinde kullanılmaya başlamıştı. Ancak, zaman içinde ve özellikle koronanın hızlandırdığı dijitalleşme koşullarında 1 ve 2 numaralı işlevleri de yerine getirebileceklerine dair görüşler oluşmaya başladı. Kripto paraların bu iki işlev çerçevesinde kullanılmasına yönelik eğilimler oluştu ve hayata geçmeye başladı.

Kripto paralar içinde en yaygın kullanılmakta olanı Bitcoin. Eylül 2020’de $200 milyar karşılığı bir Bitcoin piyasası büyüklüğü söz konusu iken bugün, $900 milyarlık bir piyasa büyüklüğü söz konusu.

Kripto paralar bir tasarruf, yani değer biriktirme aracı olarak görülecekse, finansal bir varlıktan söz ediyoruz demektir. O halde, regülasyona tabi olması gerekiyor. Altın ve petrol lisans olmadan çıkarılarak satın alınabiliyor ve satılabiliyor mu? Çeşitli finansal varlıkları içeren fonlar izinsiz olarak kurulabiliyor mu? Kripto paralar da bir finansal varlık özelliği taşıyacaksa, regülasyona tabi olmaları şart. Peki, sadece algoritmalardan oluşan, arkasında hiçbir ekonomik faaliyetin olmadığı ve elle tutulabilir bir özelliği olmayan kripto paraların arkasında kimler var ve böyle bir finansal varlık, varlık olarak kabul edilmeli mi, edilmemeli mi? Bu, çok yönlü bir tartışma. Tüm finansal yapıya bakarak başka bir makaleyle bu konuya değineceğim. Konuyu, finansın fonksiyonları temelinden ele alarak finansın toplumsal bir fayda sağlayıp sağlamadığına odaklanacağım. Şimdilik, soruları bu yazıda sorarak bu konuya noktayı koyuyorum.

Dijital para birimleri aslında bir süredir kullanılıyor. Kredi kartı ve internet bankacılığı kullanımı, dijital para biriminin somut örneklerini sunuyor. Ancak, dünyanın tüm ülkelerinde aynı zamanda fiziki para kullanılıyor. Korona ile beraber dijital para birimi kullanımının genişletilmesi ve fiziki paradan tamamen çıkılması konusu bugüne kadarki tartışma boyutunun çok ötesine geçti. Özellikle Çin, e-Yuan’ı devreye almak için çalışmalar yaptı ve milli parasını dijital ortama almak konusunda dünyanın lider ülkesi konumuna ulaştı. Çok sayıda ülkede de benzer çalışmalar söz konusu. Gidişat, ülkelerin milli paralarının artan bir hızla fiziki kullanımdan dijital kullanıma kayacağına işaret ediyor.

Paranın fonksiyonları başka paralar ya da alternatif ödeme araçları tarafından ele geçirilmeye başlarsa, ekonomi politikalarının iki temel bacağından biri kopar. Bu da, paranın 4 numaralı fonksiyonunu işlemez hale getirir ki bu fonksiyonun işlememesi para politikasının çöküşü anlamına geliyor. Yani, merkez bankalarının para politikasını yönetmesi ve dolayısıyla parasal aktarım mekanizmaları yoluyla başta enflasyon olmak üzere istihdam, üretim düzeyi, v.b. değişkenler üzerindeki etkisini kaybetmesini ifade ediyor.

Dünyadaki çok sayıda toplumda Bitcoin’un bir küresel para birimine dönüşmesinin tartışmaları yapılıyor. Hatta, sadece kripto paraların kullanılması gerektiğini ifade eden görüşler okuyorum. Bu görüşlerin sahipleri ekonominin kurallarından çok uzak noktalardalar. Küresel bir para biriminin yaratılmasına ilişkin tartışmalar 1960’larda iktisatçı Robert Mundell tarafından ortaya atılmıştır. Konu, optimum para alanı teorisine girer ki küresel bir para birimi yaratmanın çok sayıda iktisadi koşulu vardır. Her şeyden önce, küresel bir merkez bankasının varlığı gerekir. Bu da yeterli değildir. Hemen Euro Bölgesi’ni örnek olarak gösterebiliriz. Euro Bölgesi, bir tane merkez bankasına sahiptir ama 19 üyenin ayrı maliye politikaları bulunmaktadır. Bu nedenle, yanlış kurgulanmış bir para alanıdır. Bu nedenle de ortak maliye politikası konusu yıllardır Avrupa’nın gündeminde olup henüz bu hedefe ulaşılamamıştır. Zira, ülkelerin çok farklı ekonomik yapıları söz konusudur. Bu nedenle, Euro Bölgesi’nin iktisadi alt yapısı iktisat teorisinin anlattığı koşullar yerine getirilmeden yanlış oluşturulmuştur ve kırılgan bir yapıya sahiptir. Zaman zaman ortaya çıkan ekonomik tıkanıklıkların temelinde bu yanlış kurgu bulunmaktadır.

Ulusal para birimlerinin dijital ortama alınmasında bir sakınca görmüyorum. Bilgi işlem teknolojileriyle güvenlik sistemlerinin oluşturulması paranın yukarıdaki 2. fonksiyonunu ilgilendiriyor. Ekonomi politikasının yönetimi ve yukarıdaki 2 numaralı işlevin yerine gelebilmesi için gerekli “güven” koşulunun altını çizerek kendi sınırlarımda duruyorum.

Bir para birimi, üzerinden ekonomi politikalarının yönetilemediği bir durum arz edemez. Yani, yukarıdaki 4. maddenin mutlaka işliyor olması gerekmektedir. Yine bu nedenle, bir para biriminin yönetimi merkez bankası otoritesi dışındaki bir yönetime bırakılamaz.

IMF’nin verilerine göre, Avrupa ülkelerinde gölge ekonominin büyüklüğü milli gelire oranı itibarıyla %20 civarındadır. Gelişmekte olan Avrupa ülkelerinde ise oran %35 civarındadır. Gölge ekonominin büyüklüğü, ekonomi politikalarının yönetimi açısından olumsuz bir durum ortaya koymaktadır. Hem para, hem de maliye politikalarının etkinliği açısından bu alanın mümkün olduğu kadar küçültülmesinin önemi büyüktür. Türkiye ekonomisi de yıllardır bu dertten bir hayli muzdariptir.

Bir merkez bankasının dijital para birimi yaratması, gölge ekonominin minimize edilmesi amacıyla olumludur. Bu yönüyle de merkez bankalarının dijital para birimi çalışmalarına hız vermeleri önemlidir. Özellikle, vergi toplama ihtiyacının her ülke için son derece önemli olacağı önümüzdeki yıllarda, vergiden kaçınma eğilimine karşı dijital para birimlerinin kullanımı kamu maliyesine olumlu katkı sunacaktır. Ancak, paranın 1, 2 ve 3 numaralı özellikleri kripto paralara kaymaya başlayacak olursa, 4 numaralı özelliği kullanabilmek imkansızlaşacaktır. Bunun anlamı, para ve dolayısıyla ekonomi politikasının çalışmamasıdır. Ayrıca, regülasyondan uzak bir ortamda yasa dışı ve gayriahlaki sayılan ekonomik aktivitelerin yaygınlaşması da mümkündür.

Nasıl ki hiperenflasyon ortamında milli paradan kaçış eğilimleri artmaktaysa ve para politikası etkinliğini kaybetmekteyse ya da yanlış ekonomi politikaları sonucu yukarıdaki 2 ve 3 numaralı para fonksiyonlarını yabancı paralar cinsinden kullanma eğilimleri artıyorsa, benzer bir sonuca kripto paraların kontrol altına alınmamasıyla da ulaşılabilecektir. Nitekim, ABD'de enflasyonist beklentiler artmış durumda. 10 yıl vadeli ABD tahvillerinin faizi Şubat 2020 seviyelerine bu günlerde geri döndü. Artan enflasyonist beklentiler karşısında piyasalar Bitcoin'a bir tampon görevi yüklemeye başladılar. Ayrıca, hisse senedi satın alındığında da dolaylı olarak kripto paralara yatırım yapılmış olabiliyor. Zira, hisse senetleri borsalarda işlem gören çok sayıda firmanın da kripto para yatırımı var ya da belli ölçülerde paranın 2 ve 3 numaralı fonksiyonlarını kripto paralar ile kullanır hale gelmiş durumdalar.

Dünya, kripto paralarla ilgili regülasyonları hayata geçirmekte geç kalıyor. IMF verilerine göre, Euro Bölgesi’nde tedavüldeki banknot miktarı $1.2 trilyon civarında. Dünyanın tüm kripto paralarının ulaştığı değer ise $1.5 trilyon civarında. Bank for International Settlements tarafından temas kurulan 65 merkez bankasının 56’sı dijital para birimi konusunda çalışmalar yaptıklarını belirtiyorlar.

Dijital para birimleri üzerine çalışmaların hızlanması gerekiyor. Kripto paraların regüle edilmesi konusuna dünyanın hızla eğilmesi gerekiyor. Kripto paranın faydası nedir sorusunun cevabı ise ayrıca tartışmaya değer. Serbest piyasa ekonomisi kuralsızlık değildir.

"Ekonominin" ya da "iktisadi faaliyetlerin sağlıklı ve sürdürülebilir bir yapıda" yönetilmesi amacıyla oluşturulan politikalar için iktisatçılara ihtiyaç vardır. Böylesine önemli ve ağır toplumsal maliyetleri olabilecek konu başlıkları finansal işlem yapan aracılara bırakılamaz.

Yorumlar

  1. Kripto paralar ile dolar bolluğunun ilişkisi nedir?
    Dolarları toplayıp kripto para dagittilar.
    Efenim fed dolarları nasıl toplayacak gibi bir soru vardı. Işte böyle...
    Dolarlari toplama istenen seviyeye gelince kripto paralar patlayacak. Bu yazida anahtar kelime regülasyon. Regülasyon olmadan hiçbir para ayakta kalamaz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Amerikan Hükümeti'nin ya da Fed'in böyle bir planı olduğunu sanmıyorum ve böyle bir olasılığı düşünmek dahi istemem. Regülasyonlara bakarak gelişmeleri takip edeceğiz. Regülasyon konusunda Fed de, ECB de açıklamalar yaptılar. İzlemeye devam. Önemli olan, finansal istikrarsızlık yaratmayacak dengeleri oluşturmak. Ben, yatırım aracı olarak da kripto paraları gerekli görmüyorum. Arkasında hiçbir değer yok.

      Sil
  2. Abd ve fedin bu zaman kadar yaptıklarını kim düşünüyordu ki.
    Surreal iş yapıyorlar. Düşünülmek istenmeyeni yapıp sonucun bir şekilde altından kalkıyorlar. Aynen 1. Sınıf spekülasyon aracı. Elon musk in bu işe girmesinde regulasyon haberi görünüyor. Düşünce zarar etse ne olur. Para kendisinin bile değil. Litecoin vardı. 3-5 ay önce 2-3 tl idi. Şimdi 1350,00 olmuş. Bu işte kim kazanıyor?

    YanıtlaSil
  3. Hocam merhaba,

    Hocam yazılarınızı ilgiyle takip ediyorum. Hocam acaba mümkünse yazıların uzunluğunu biraz daha kısa tutmanız mümkün mü?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazıların uzun olduğunun farkındayım. Ancak, amacım bir gazete makalesi gibi yazmak değil. Ortaya çıkan sonuçların arkasında hangi mantığın çalıştığını da açıklayan yazılara ağırlık vermeye çalışıyorum. Anlık gündemi ele alan yazılardan çok, içinde bulunulan dönemin koşullarını daha sonra da hatırlamak amacıyla anlatmaya çalışıyorum. Bu amaç, yazıların bir gazete makalesinden daha uzun olmasına sebep oluyor. Ama, dikkate alacağım yorumunuzu. Teşekkür ederim.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mali Baskınlık (Fiscal Dominance)

Kamu borcunun yönetimi bir para politikası aracı gibi kullanılabilir mi? Kullanılabileceği yönünde iddiası olan makaleler var. C. Goodhart, R. Sayers, P. Turner ve W.A. Allen gibi iktisatçıların çalışmaları örnekler arasında yer alıyor. Bu sorunun sorulmasına neden olan konu, kamu borcunun yüksekliğinin para politikasını işlemez hale getirdiği bir durumdur. Bu durum, mali baskınlık (fiscal dominance) kavramı altında karşımıza çıkıyor. “Some Unpleasant Monetary Arithmetic” başlıklı Thomas J. Sargent ve Neil Wallace’a ait 1981 yılı makalesi ve Michael Dean Woodford, Eric M. Leeper, Christopher A. Sims gibi isimlerin “The Fiscal Theory of the Price Level” başlığı ile ilintili çalışmaları mali baskınlık kavramının temelinde yer almaktadır. A. Leijonhufvud, ekonominin “belirli limitler” çerçevesinde kendi kendine istikrara dönebildiğini söyler. Büyük Buhran (1929) döneminde belirli limitlerin dışına çıkılmıştır. Büyük Resesyon ile beraber de yine belirli sınırlar aşılmıştır. Bu nedenle, eko

Lascia ch'io Pianga

Alman ve daha sonra İngiliz'dir George Frideric Handel. 1706-1710 yılları arasında İtalya'da yaşar. Floransa, Roma, Napoli ve Venedik'te geçirdiği günlerde İtalyan barok müziğinin Arcangelo Corelli, Alessandro Scarlatti, Domenico Scarlatti, Agostino Steffani gibi önemli temsilcileriyle tanışır. Bu sanatçılarla, İtalyan müziğinin kendi eserlerinde yansımalar bulmasıyla sonuçlanacak etkileşimlerde bulunur. Handel, 1703-1706 yılları arasında Hamburg'ta yaşamıştır. Alman müzik geleneğinin etkisiyle 1705 yılında Almira adlı operasını ilk kez sahneler. 1705'ten sonraki üç yıl içinde üç opera daha besteler ama bu operaların hiçbirine ulaşılamamıştır. Handel'in eserleri, İtalya'ya gidene kadar Alman müzik geleneğinin etkisi altındadır. Dolayısıyla, Almira Alman'dır. 1707 yılında ilk kez sahnelenen Rodrigo, Handel'in ilk İtalyan operası olma özelliğini taşır. Ancak, Rodrigo'daki İtalyan etkisi, Handel'in İtalyan etkisindeki sonraki bestelerine göre

Marshall Lerner Koşulu ve J Eğrisi

Son aylarda, kurlardaki yükselişin ihracat üzerinde yapacağı olumlu etkiden sıkça söz ediliyor. Türk Lirası’nın yabancı paralar karşısında hızla değer kaybetmesinin Türkiye’nin ihracatına çok olumlu katkı yapacağı dile getiriliyor. Kurlarda görülen yükselişlerin ihracat üzerinde olumlu etkiler yapacağı doğrudur. Ancak, ihracatın sağlayacağı kaynak girişini net olarak görebilmek için ithalat cephesine de bakmak zorundayız. Yani, ihracat artışının bir ülkenin üretim yapısı nedeniyle ithalatı ivmeleyip ivmelemediğini görmek zorundayız. Aksi takdirde, yabancı para cinsinden gelir tarafına bakarken, bu geliri elde etmenin üretim yapısı nedeniyle yol açma olasılığı olan gider tarafına bakmamış oluruz. Her ne kadar ithalat, gelişmiş ülke ekonomilerinde bir kaynak çıkışıysa da, gelişmekte olan ülkelerde büyümenin fonksiyonu olabilmektedir. Diğer bir ifadeyle, gelişmekte olan pek çok ülkenin üretim yapıları nedeniyle ithalat yapmadan büyümeye geçemediği vakalar bulunmaktadır. İhracatın ye