Ana içeriğe atla

Robert Mundell: Küresel Para Birimi Nasıl Olunur?

Dünya, bir gün tek para birimine geçebilir mi? Yani, küresel bir para birimine sahip olmak mümkün müdür? Kavram, hem piyasa ortamında, hem de akademik düzlemde tartışması yapılmış bir konudur. Kripto varlıkların sıkça gündemde olduğu son dönemlerde konuyla ilgili tartışmaların teorik temellerine inmek gerekiyor.

Kripto varlıklara ilişkin tartışmaların teorik temelden yoksun olması bu yazıyı yazmamın temel motivasyonu oldu. Kripto varlıklara dair piyasa işlemleri ve fiyatlamaları, bu yazının da, şahsımın da ilgi alanına girmemektedir.

Kripto varlıkları, optimum para alanı kavramı, gelişen finansal teknolojiler, bankacılık ve merkez bankacılığı çerçevesinde tartışmak bir zorunluluk. Çünkü, ekonominin, finansın ve bankacılığın yapısını etkileyen ve dolayısıyla gelir bölüşümünden büyümeye kadar uzanan çok sayıda değişkeni etkileme gücüne sahip olan bir konu var ortada.

4 Nisan 2021 günü hayata veda eden Robert Mundell’in optimum para alanı kavramını ele aldığı 1961 yılı makalesi “A Theory of Optimum Currency Areas” parasal birlik ve küresel para birimi tartışmalarının akademik dönüm noktası niteliğindedir (1). Ancak, bu makalede ele alınan kavramların ve açıklamaların çok önemli alt yapısı yine Mundell’e ait 1957 tarihli bir makalede yer almaktadır: “International Trade and Factor Mobility” (2).

Para teorisi ve politikası, uluslararası iktisat, dışa açık ekonomide makroekonomi gibi iktisadın en temel kavramlarını içeren bu başlıkların kripto varlıklara ilişkin piyasa ortamının neredeyse hiçbir yerinde yer almıyor olması konunun kavramsal boyutta tartışılması gerekliliğini ortaya koyuyor.

Öncelikle, kripto varlıkların paranın fonksiyonlarını yerine getirip getirmediklerinden tartışmaya başlamak gerekiyor. Paranın fonksiyonları arasında yer alan “ekonomi politikasının aracı olma” özelliği kripto varlıkların para niteliği taşıması için para politikasının, yani bir merkez bankasının kontrolünde olmasını gerekli kılıyor. Dolayısıyla, kripto varlıklara ilişkin “merkeziyetsizlik” kavramını merkez bankası kontrolünde olmama noktasına kadar uzanacak ölçüde tartışmaya gerek kalmıyor. Zira, kripto varlıklar para olma özelliği taşımadığı için ekonomi politikasının aracı değil.

“Merkeziyetsizlik” kavramı banka ya da diğer finansal aracıların yer almadığı bir alan olarak değerlendiriliyor. Bir merkez bankasının var olması için bir “para” kavramından söz etmek gerekiyor. Bu durumda, tanım gereği merkez bankasının kripto varlıkların dünyasında olmadığını söylemenin kategorik olarak bir anlamı bulunmuyor.

Tarih boyunca paranın piyasadaki miktarı, merkez bankacılığının var olmadığı dönemlerde dahi ekonomi politikasının bir aracı olma özelliği ile devletler tarafından belirlenmiştir. Antik dönemlerde, başta gümüş olmak üzere çeşitli madenlerin ve daha sonra altının birbirleriyle karıştırılması ile madeni paralar üretilmiştir. Kullanılan madenlerin miktarı, paranın da miktarını ve değerini belirlemiştir. Paranın miktarı ve değeri ilk olarak fiyatlar genel düzeyi üzerinde etkili olmuştur. Diğer yandan para, devletin siyasi gücünün ve öneminin de sembolüdür (3).

Bir paranın piyasadaki dolanım miktarının belirlenmesi, yani paranın ekonomi politikasının bir aracı olma özelliği bugünün dünyasında merkez bankalarının para politikaları uygulamaları ile parasal aktarım mekanizması üzerinden gerçekleşmektedir (4).

Mundell’in optimum para alanı kavramı hangi koşulların varlığının gerekli olduğunu öne sürmektedir?

1.    İşgücü mobilitesinin sağlanmış olması gerekir. Para alanına dahil ülkerden birinde oluşacak olumsuz bir konjoktürle işsizliğin artması, işgücünün başka ülkelere serbestçe yönelebilmesini gerekli kılacaktır. Mobilitenin sağlanması için çok çeşitli alanlarda (sosyal sigorta sistemi, çalışma izinleri, gümrük kanunları, v.b.) yeknesaklık içeren kanunların varlığı gerekmektedir. Aksi takdirde, işgücü piyasasında esneklik sağlanamaz. İşgücü esnekliğinin olmadığı bir parasal alanda ekonomi politikalarının stabilizasyon sağlayabilmesi mümkün değildir. Ancak mobilite, kanuni düzenlemeler dışında kültürel yönleri de olan geniş kapsamlı bir içeriğe sahiptir.

2.    Sermayenin serbest dolaşımı ile fiyat ve ücret esneklikleri optimum para alanının bir başka koşuludur. Mal, hizmet ve paranın arz-talep dengeleri çerçevesinde ekonomik gelişmelere uyum sağlayabilmesi gerekir. Mundell’in 1957 ve 1961 yıllarına ait makalelerinde Bretton Woods sisteminin geçerli olduğu ve sermayenin serbest dolaşımının söz konusu olmadığını belirtmek gerekiyor.

3.    Merkezi bir bütçe yönetiminin varlığı optimum para alanı kavramı çerçevesinde diğer bir gerekli koşuldur. Para alanı, bir ülke gibi düşünüldüğünde, parasal gelişmelere eşlik eden ve gerektiğinde kullanılan kamu harcamaları ve vergi politikaları stabilizasyonun gerçekleşmesine hizmet edecektir. Koşulların gerektirdiği mali desteklerin tüm para alanı bölgesinde geçerli olması, stabilizasyon kavramı çerçevesinde şarttır. Nitekim, Euro Bölgesi’nde merkezi bir bütçenin var olmaması, söz konusu parasal alanın temel zayıflığıdır.

4.    Para alanına dahil ülkelerin benzer konjonktürel dalgalanmalara sahip olmaları gerekir. Farklı bölgelerde birbiriyle zıtlıklar içeren konjoktürel gelişmelerin varlığı ekonomi politikalarında yeknesaklık sağlamayı imkansızlaştıran etkiler yaratacaktır. Aksi takdirde, asimetrik etkiler söz konusu olacaktır. Genişleyici ya da daraltıcı yönde kullanılan para ve maliye politikalarının para alanının tamamında benzer etkiler yapması için para alanına üye ülkelerin benzer konjonktürel dalgalanmalara sahip olmaları gerekir ki bunun için birbirleriyle benzeşen ekonomik yapıların varlığı gerekmektedir.

Yukarıdaki teorik temellerin verdiği net bir mesaj var: kripto varlıklar küresel bir para birimi işlevi göremez.

Paranın miktarının, para politikasının ve para politikası üzerinden aktarım mekanizmalarının tartışılma zorunluluğu söz konusu.

Bir paranın değerinin istikrarlı olması ve arkasında güçlü bir kurumun varlığı da parayı para yapan unsurlardan biridir ve son derece önemlidir. Herhangi bir paranın değerindeki istikrarsızlık, o paraya güveni azaltarak toplum tarafından başka para alternatiflerinin aranmasına neden olur. Örneğin, dolarizasyon kavramının temelinde yatan önemli nedenlerden biri de budur. Dolarizasyon, bir paranın güvensizlik nedeniyle ortak değer ölçüsü ve tasarruf aracı olma özelliklerini önemli ölçüde kaybettiğini ifade eder.

Yukarıda yazılanlara rağmen, kripto varlıkları günümüz devlet yapısına bir isyan hareketi olarak görenlerin varlığını göz ardı edemeyiz. Ancak, bu isyana sahip çıkanların ekonomi politikalarının nasıl yönetileceğine dair herhangi bir önerileri olduğunu görmedim; bu konuda tutarlı ve bilimsel bir yazıya rastlamadım.

Herhangi bir paranın ya da iddia sahiplerinin savunduğu üzere kripto varlıkların küresel bir para birimi işlevini yerine getirmesi mümkün değilse de, kripto varlıklar çerçevesinde oluşan ve yaygınlaşan ödeme yöntemlerinin ve finansal hizmetlerin merkez bankacılığının ve bankacılık sisteminin işleyişinde ve parasal aktarım mekanizmalarının çalışmasında çok önemli etkiler yapmakta olduğu kesin. Bu konuyu ayrıca analiz etmek gerekiyor.

Kaynakça:

1.    Mundell, R., “A Theory of Optimum Currency Areas on JSTOR”, American Economic Review 51(4), 1961.

2.    Mundell, R., “International Trade and Factor Mobility on JSTOR” American Economic Review 47(3), 1957.

3.    Davies, G., “A History of Money: From Ancient Times to the Present Day (uniteddiversity.coop),” University of Wales Press, 2002.

4.    Krugman, P., “The Mundell difference | VOX, CEPR Policy Portal (voxeu.org),CPER - VoxEU.org, 2021.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mali Baskınlık (Fiscal Dominance)

Kamu borcunun yönetimi bir para politikası aracı gibi kullanılabilir mi? Kullanılabileceği yönünde iddiası olan makaleler var. C. Goodhart, R. Sayers, P. Turner ve W.A. Allen gibi iktisatçıların çalışmaları örnekler arasında yer alıyor. Bu sorunun sorulmasına neden olan konu, kamu borcunun yüksekliğinin para politikasını işlemez hale getirdiği bir durumdur. Bu durum, mali baskınlık (fiscal dominance) kavramı altında karşımıza çıkıyor. “Some Unpleasant Monetary Arithmetic” başlıklı Thomas J. Sargent ve Neil Wallace’a ait 1981 yılı makalesi ve Michael Dean Woodford, Eric M. Leeper, Christopher A. Sims gibi isimlerin “The Fiscal Theory of the Price Level” başlığı ile ilintili çalışmaları mali baskınlık kavramının temelinde yer almaktadır. A. Leijonhufvud, ekonominin “belirli limitler” çerçevesinde kendi kendine istikrara dönebildiğini söyler. Büyük Buhran (1929) döneminde belirli limitlerin dışına çıkılmıştır. Büyük Resesyon ile beraber de yine belirli sınırlar aşılmıştır. Bu nedenle, eko

Lascia ch'io Pianga

Alman ve daha sonra İngiliz'dir George Frideric Handel. 1706-1710 yılları arasında İtalya'da yaşar. Floransa, Roma, Napoli ve Venedik'te geçirdiği günlerde İtalyan barok müziğinin Arcangelo Corelli, Alessandro Scarlatti, Domenico Scarlatti, Agostino Steffani gibi önemli temsilcileriyle tanışır. Bu sanatçılarla, İtalyan müziğinin kendi eserlerinde yansımalar bulmasıyla sonuçlanacak etkileşimlerde bulunur. Handel, 1703-1706 yılları arasında Hamburg'ta yaşamıştır. Alman müzik geleneğinin etkisiyle 1705 yılında Almira adlı operasını ilk kez sahneler. 1705'ten sonraki üç yıl içinde üç opera daha besteler ama bu operaların hiçbirine ulaşılamamıştır. Handel'in eserleri, İtalya'ya gidene kadar Alman müzik geleneğinin etkisi altındadır. Dolayısıyla, Almira Alman'dır. 1707 yılında ilk kez sahnelenen Rodrigo, Handel'in ilk İtalyan operası olma özelliğini taşır. Ancak, Rodrigo'daki İtalyan etkisi, Handel'in İtalyan etkisindeki sonraki bestelerine göre

Berlin 1978

Çocukluk yaşlarındaydım ama herşeyi hatırlıyorum. Brandenburg’un önünde, bomboş bir Unter Den Linden Caddesi. Her yer bembeyaz. Berlin karla kaplı. Dondurucu bir soğuk var. Evdeki konuşmaları hatırlıyorum. İtalya’ya mı gitsek? Evet ama İtalya’ya her zaman gidilir. 1968’de, öğrenci iken BASF’te staj yaparken Mannheim’dan Berlin’e gittiğini ve çok enteresan şeyler gördüğünü anlatıyor babam. Ya duvar bir gün yıkılırsa? Bir daha görme şansı bulamayacağımız şeyleri görelim; tarihe tanıklık edelim. “Boşverin şimdi İtalya’yı, Demokratik Almanya adında bir ülke de, bugün orada olan duvar da kalmayacak bir gün” diyor babam bizi Berlin’e götürmek için ısrarlı olurken. İtalya yerinde duruyor nasılsa. Karar veriliyor ve bir kaplumbağa Volkswagen ile Regensburg’tan Berlin’e yola çıkıyoruz. Babam, gördüğümüz herşeyi anlatmaya meraklı ve istekli olduğu için, biz de dinliyoruz kendisini. Yaşıma göre konuların ağır gelip gelmeyeceğini düşünmeden anlatıyor. Gördüklerim ve dinlediklerimden etkileniyo