Aydınlanma Nedir?
Immanuel Kant'ın ünlü makalesinin başlığıdır bu soru. 1784'tür tarihi.
Aydınlanmanın tanımı, bireyin kendi benliğinde sahip olduğu olgunlaşamamış olma
halinden çıkışı olarak yapılır makalede. Olgunlaşamama hali ise, bireyin kendi
anlama ya da öğrenme gücünü bir başkasının rehberliği olmadan kullanamamasıdır.
Olgunlaşamamış olma halinin kişinin kendi benliğinde var olmasının nedeni,
anlama eksikliği değil, başkasının rehberliği olmadan anlamaya ve öğrenmeye
niyet ve cesaretinin bulunmamasıdır.
Tembellik ve korkaklık,
olgunlaşamamanın, yani bir ömür boyu öğrenme gücünü kullanamamanın sebebidir.
Tembellik ve korkaklık, başkalarının bireyler üzerinde vesayet
geliştirmelerinin de sebebidir. Böylece düzen, bireyin düşünme ve çaba gösterme
gerekliliğini ortadan kaldıran bir noktaya gelecektir. Vesayet sahipleri, bu
düzen içinde bireylerin olgunlaşamamış olma halinden çıkıp olgunluk haline
ilerleyişinin tehlikeli olduğunu düşüneceklerdir. Yani, tembellik ve
korkaklıktan kurtularak kendi başına öğrenebilme gücünü kimsenin rehberliği ve
yardımı olmadan kullanabilen birey, vesayet tesis edenler ya da etmiş olanlar
için tehlikeli olacaklardır.
Olgunlaşamamış olma
halinden çıkış birey için kolay değildir. Çünkü, olgunlaşamamış olmak bireye
rahat gelmiştir ve hatta bu durum hoşuna bile gitmiştir. Birey, düşünme
gücünden yoksundur. Çünkü, hiçbir zaman düşünme çabası içine girmesine izin
verilmemiştir. Dogmalar, kalıplar bireyin daimi olarak olgunlaşamamasına neden
olan engellerdir.
Kant'ın felsefesinde aydınlanma,
düşünerek ve öğrenmeye başlayarak gerçekleşiyor. Fakat, birileri buna engel
oluyor. Kant'ın bireyle ilgili tespitleri, toplumsal tespitlere atlıyor birkaç
paragraf sonra.
Kant, toplumsal
aydınlanmanın bireysel aydınlanmadan daha fazla mümkün olduğunu anlatıyor.
Çünkü, toplumun içinde, vesayet tesis edenlere rağmen düşünmeyi deneyenlerin
olacağını ifade ediyor. Ancak, toplumsal aydınlanmanın ağır ilerleyen bir süreç
içinde gerçekleşeceğini söylüyor. Despotizme ve otokrasiye karşı bir devrim
gerçekleşse ve mevcut despot düzeni yıksa bile, düşünmek konusunda gerçek bir
reformun devrim yoluyla yapılabilirliğini imkansız olarak görüyor Kant. Çünkü
devrim, önyargıları harekete geçirebilir ve gerçekten bir olgunlaşma döneminin
başlaması mümkün olamaz.
Aydınlanma, yani
olgunlaşma için ihtiyaç duyulan şey özgürlüktür diyor Kant. Toplumda hep bir
kısıtlamanın olduğunu anlatıyor. Bir subay, vergi memuru, din adamı topluma hep
bir mesaj veriyorlar. "Tartışma, eğitimini yap, vergini öde, inan"
diyorlar. Fakat Kant, hangi kısıtlamaların aydınlanmaya engel olduğunu ve
hangilerinin yarar sağladığını da soruyor.
Bireyin özgürce aklını
kullanmasının her zaman geçerli olması gerekiyor. Fakat, kamunun düzeni içinde
bazı kurallara uyulması da zorunludur. Bu kurallara itiraz edilmeden uyulur.
Fakat, bireyin düşünerek ve öğrenerek bu kurallarla ilgili görüşlerini,
taleplerini toplumsal alanda ifade etmesi engellenemez. Bireyin, kuralların
adaletsizliklerini, uygunsuzluklarını anlatmasıyla kamu düzeni bozulmaz. Bu
ifadeleriyle Kant, aslında hukuktan söz ediyor. Yani, düşünen insanın mevcut
kuralları değiştirmeye yönelik ifade özgürlüğünü anlatıyor.
Kant, yaşadığı çağın
"aydınlanmış" bir çağ olup olmadığını sorguluyor. Cevabı, aydınlanmış
değil ama "aydınlanmakta olan" bir çağ olarak veriyor. Kant, kimsenin
yardımı olmadan, kendine güvenerek düşünme yetisini dini alanda da kullanabilen
insanların yaşadığı bir toplumun yaratılmasında gidecek daha uzun bir yol
olduğunu anlatıyor.
Makalede aydınlanma ile
ilgili anlatımların odak noktasında din bulunuyor. Dini açıdan olgunlaşamamış,
yani düşünme yetisini kullanamamış olmayı çok tehlikeli, zararlı ve onur kırıcı
olarak görüyor Kant.
Kant'ın metninin
tamamının okunmasını öneririm. Kendi penceremden en can alıcı noktaları öne
çıkarmaya çalıştım bu yazıyla.
Kültüründe sorgulama
olmayan, düşünme yeteneğini kullanamayan bireyler ve toplumlar Kant'a göre
olgunlaşmamış oluyorlar. Çünkü, düşünmeye cesaret edememişler. Makalenin daha
ilk paragrafında, Horatius'un ünlü sözünü kullanıyor: "sapere aude".
Yani, "düşünmeye cesaret et". Düşünmeye başlamak, esaretten
kurtulmaktır. Bunun için özgür olmak gerekir.
Özgürlük, düşünmek ve
gelişmektir. Düşünmek, itiraz etmektir. Farklılaşmaktır ve özgürlüğü hiç
olmayan ya da sınırlı olan hangi ülke gelişmiştir? Özgürlüğün derecesine göredir
gelişmişliğin derecesi de.
Düşünce özgürlüğü
kavramının önemli yapıtlarından biridir Kant'ın bu makalesi. Aydınlanmamış,
yani öğrenmeyen, düşünmeyen insan kolayca vesayet altına girer. Ya da, daha
düşünme yetisini kullanmaya fırsat bulamadan vesayet altında buluvermiştir
kendini. Bu nedenle, din konusuna özellikle vurgu yapıyor Kant. Vesayet
sahipleri, düşünme yetisinin kullanılmasını istemezler. Toplumun
muhafazakarlığı ve dogmalara bağlılığı vesayet sahiplerinin çıkarlarına hizmet
eder.
Daha olgun bir insanlık
olsaydı, eminim ki toplumların değil, sadece bireylerin dini olurdu. Genler
atalarımızdan miras kalıyor ama toplumsal olarak inanç nasıl kalıyor?
Sosyolojik ve psikolojik açıdan açıklayabiliyorum ama aydınlanma açısından
anlamıyorum. İnsanlığın yetersiz olgunluğundan olsa gerek.
Yorumlar
Yorum Gönder