Ana içeriğe atla

Rusya için Çin Faktörü

Dünya kamuoyunun Ukrayna ile ilgili sıkça sorduğu bir soru var: Çin, Rusya’ya batı dünyasının ekonomik yaptırımları karşısında destek olabilir mi?

Sorunun gündemde artan bir ağırlık kazanması, kısmen ABD’nin Rusya’nın enerji kaynaklarını ithal etmeyeceğini açıklamasıyla gerçekleşti. ABD, Rusya’nın ürettiği petrolün %5’ini satın alıyor. Yani, ABD’nin ithalat yasağının Rusya için önemli bir ekonomik etkisi söz konusu değil.

Batı dünyası, Rusya üzerinde geniş ekonomik yaptırımlar uygulamaya çalışıyorsa da, Putin’in savaşta geri adım atmadığını izliyoruz. Ancak, Rus Halkı için ağırlaşan ve ağırlaşacak ekonomik koşullar söz konusu.

Rusya üzerindeki yaptırımların en önemlisi, Rusya’nın küresel bankacılık sisteminin dışına atılmış olması. Rusya, enerji kaynakları ihracatı ile elde ettiği geliri ihtiyacı olan ürünleri ithal etmek için harcıyor. Rus ekonomisinin ithalat yapmadan yaşama şansı yok. İthalatının 1/3’ü tüketim mallarından oluşurken, kalan kısmı sermaye malı ve ara malından oluşuyor. Sermaye ve ara malı, üretim için girdi demek.

Rusya’nın ticari amaçlı mevcut uçak filosunun 2/3’ü Boeing ve Airbus firmaları tarafından tedarik edilmiş durumda. Bu filonun finansal kiralama yöntemiyle finansmanı ise İrlanda’nın AerCap firması tarafından yapılmış. Avrupa Birliği’nin (AB) yaptırımları, finansal kiralama ile Rusya’nın kullanımına sunulmuş tüm uçakların Mart 2022 sonuna kadar Rusya’dan geri alınmasını kapsıyor. Bu gelişme, Rusya’nın sivil havacılık faaliyetlerinin sonu anlamına geliyor.

Sadece en önemli başlıklara değinerek yukarıda ortaya konulan ekonomik yaptırımların diğer cephesinde Çin’in Rusya’ya ekonomik destek sağlama olasılığı yer alıyor. Böyle bir destek mümkün mü? Mümkünse, ne işe yarar?

Rusya ile yakınlığı olan ama batı dünyası ile yaygın ticari ilişkileri olan bir Çin faktörü var. Her ne kadar, ABD ile sorunları olsa da.

Çin’in Rusya’dan satın aldığı petrol miktarı Aralık 2021’de ilk kez Suudi Arabistan’dan satın aldığı petrol miktarının üzerine çıktı. Rusya, Ukrayna’da savaşı başlatmadan sadece 6 gün önce 100 milyon ton kömür satmak için Çin ile bir antlaşma imzaladı. Savaşın başlamasına saatler kala, Çin’in Rusya’dan buğday ithal etmesiyle ilgili bir başka antlaşma da devreye girdi. Rusya ve Çin yakınlaşması ivme kazanmış durumda. İki ülke arasındaki ticari ilişkiler, bu son dönemde yapılan antlaşmaların öncesinde de yayılıyor ve derinleşiyordu.

Rusya ile Çin arasında gelişen ilişkiler, Rusya’nın askeri gücünün Çin sınırındaki önemli bir bölümünü Ukrayna’daki savaşa yönlendirmesine olanak tanıdı. Rusya’nın Çin ve Moğolistan sınırındaki askeri gücü 1922’den bu yana en düşük seviyesine indi. 2014’te, Rusya Kırım’ı ilhak ederken de Çin’in Rusya’ya sunduğu destekler unutulmamalı. Ancak şu da unutulmamalı ki Çin, Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesini resmi olarak tanımış değil. Ancak Rusya, Çin’in silah tedarikçisi konumunda.

Rusya da, Çin de otokratik düzenlerin temsilcileri. Bugünün küresel kapitalist düzeninde, bir yanda batı ve diğer yanda Rusya ve Çin dünyanın gelecekteki ekonomik düzenine şekil verecek çatışmaların ve rekabetin içindeler.

Rusya ile Çin arasında gelişen ilişkilerin içinde sadece işbirliği yok; rekabet de var. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla ortaya çıkan ülkelerle Çin’in ticari yakınlıkları var. Çin, bu ülkelerde ticari olarak etkin bir konumda. Kuzey Kutbu’ndaki buzulların erimesiyle ortaya çıkan bölgenin kullanımı ile ilgili olarak da ayrıca rekabet söz konusu.

Çin’in ABD ve AB karşısında dış ticaret fazlası var. Çin’in Rusya’ya desteğinin üst boyutlara atlaması, ABD ve AB’nin Çin’e karşı bir ticaret savaşı başlatmasına sebep olabilir. Böyle bir gelişme, Çin’in yıllardır faydasını gördüğü uluslararası ticarette istihdam başta olmak üzere, bazı avantajları yitirmesine sebep olabilir. Ancak, batının da Çin’e bağlılığı gözden kaçmamalı. Çin devlet başkanı Xi Jinping, tedarik zincirlerinde dünyayı Çin’e bağımlı hale getirmeye çalışırken, yerli üretimi öne çıkararak Çin’in dışa bağımlılığını düşürmeye çalıştı.

Xi Jinping, Çin’e bağlılık yaratmaya çalışırken, batının da Çin’e fazla bağımlı hale geldiğini Kovid-19 ile fark ettiğinin de altını çizmek gerekiyor. Bu nedenle, batı da Çin’e bağımlılığını düşürmeye çalışıyor.

Çin, dünya ekonomisine Rusya’ya göre çok daha fazla entegre olmuş durumda. Çin ekonomisi, Rus ekonomisinin bugün 10 katı büyüklüğünde. Bugünün Rus ekonomisinin büyüklüğü, Çin’in 30 yıl önceki büyüklüğüne denk geliyor.

Tüm uluslararası ekonomik, siyasi ve askeri dengeler, Rusya konusunda Çin’in kritik bir yerde durduğunu gösteriyor. Fakat, Çin’in dünya ekonomisi ve siyasetindeki konumu Rusya’ya göre çok daha farklı ve üstün.

Rusya’yı durdurmak, ABD ve AB’den çok Çin’in başarabileceği bir iş. Fakat, Çin’in böyle bir işe niyet etmesi yukarıda anlatılan nedenlerle düşünülür gibi değil. Diğer yandan, kendisinin batı ile çok yönlü ilişkileri de Rusya’ya mevcudun üzerinde destek vermesini engelliyor.

Çin, mevcut dengeleri sürdürecek bir uluslararası ticaret ve siyasi ilişkiler politikası izleyecek gibi duruyor. Ukrayna özelinde Rusya’nın ABD ve AB ile ilişkilerine odaklanıldı ama diğer tarafta Çin duruyor. Rusya’nın Çin ile gelişen ilişkileri ise, yaptırımlara karşı direncini artırıyor. Her ne kadar bu savaşın ekonomik bedeli Rusya için bir hayli ağırsa da.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mali Baskınlık (Fiscal Dominance)

Kamu borcunun yönetimi bir para politikası aracı gibi kullanılabilir mi? Kullanılabileceği yönünde iddiası olan makaleler var. C. Goodhart, R. Sayers, P. Turner ve W.A. Allen gibi iktisatçıların çalışmaları örnekler arasında yer alıyor. Bu sorunun sorulmasına neden olan konu, kamu borcunun yüksekliğinin para politikasını işlemez hale getirdiği bir durumdur. Bu durum, mali baskınlık (fiscal dominance) kavramı altında karşımıza çıkıyor. “Some Unpleasant Monetary Arithmetic” başlıklı Thomas J. Sargent ve Neil Wallace’a ait 1981 yılı makalesi ve Michael Dean Woodford, Eric M. Leeper, Christopher A. Sims gibi isimlerin “The Fiscal Theory of the Price Level” başlığı ile ilintili çalışmaları mali baskınlık kavramının temelinde yer almaktadır. A. Leijonhufvud, ekonominin “belirli limitler” çerçevesinde kendi kendine istikrara dönebildiğini söyler. Büyük Buhran (1929) döneminde belirli limitlerin dışına çıkılmıştır. Büyük Resesyon ile beraber de yine belirli sınırlar aşılmıştır. Bu nedenle, eko

Lascia ch'io Pianga

Alman ve daha sonra İngiliz'dir George Frideric Handel. 1706-1710 yılları arasında İtalya'da yaşar. Floransa, Roma, Napoli ve Venedik'te geçirdiği günlerde İtalyan barok müziğinin Arcangelo Corelli, Alessandro Scarlatti, Domenico Scarlatti, Agostino Steffani gibi önemli temsilcileriyle tanışır. Bu sanatçılarla, İtalyan müziğinin kendi eserlerinde yansımalar bulmasıyla sonuçlanacak etkileşimlerde bulunur. Handel, 1703-1706 yılları arasında Hamburg'ta yaşamıştır. Alman müzik geleneğinin etkisiyle 1705 yılında Almira adlı operasını ilk kez sahneler. 1705'ten sonraki üç yıl içinde üç opera daha besteler ama bu operaların hiçbirine ulaşılamamıştır. Handel'in eserleri, İtalya'ya gidene kadar Alman müzik geleneğinin etkisi altındadır. Dolayısıyla, Almira Alman'dır. 1707 yılında ilk kez sahnelenen Rodrigo, Handel'in ilk İtalyan operası olma özelliğini taşır. Ancak, Rodrigo'daki İtalyan etkisi, Handel'in İtalyan etkisindeki sonraki bestelerine göre

Berlin 1978

Çocukluk yaşlarındaydım ama herşeyi hatırlıyorum. Brandenburg’un önünde, bomboş bir Unter Den Linden Caddesi. Her yer bembeyaz. Berlin karla kaplı. Dondurucu bir soğuk var. Evdeki konuşmaları hatırlıyorum. İtalya’ya mı gitsek? Evet ama İtalya’ya her zaman gidilir. 1968’de, öğrenci iken BASF’te staj yaparken Mannheim’dan Berlin’e gittiğini ve çok enteresan şeyler gördüğünü anlatıyor babam. Ya duvar bir gün yıkılırsa? Bir daha görme şansı bulamayacağımız şeyleri görelim; tarihe tanıklık edelim. “Boşverin şimdi İtalya’yı, Demokratik Almanya adında bir ülke de, bugün orada olan duvar da kalmayacak bir gün” diyor babam bizi Berlin’e götürmek için ısrarlı olurken. İtalya yerinde duruyor nasılsa. Karar veriliyor ve bir kaplumbağa Volkswagen ile Regensburg’tan Berlin’e yola çıkıyoruz. Babam, gördüğümüz herşeyi anlatmaya meraklı ve istekli olduğu için, biz de dinliyoruz kendisini. Yaşıma göre konuların ağır gelip gelmeyeceğini düşünmeden anlatıyor. Gördüklerim ve dinlediklerimden etkileniyo