Ana içeriğe atla

İstanbul

Nefret ediyorum. Zordur nefret edecek hale gelmek ama ediyorum. Evet, senden nefret ediyorum artık.

İlk tecavüze uğradığın yıllarda sana acıyabiliyordum. İçinde bulunduğun acıyı anlamaya çalışıyordum ama acıların büyüdükçe hırçınlaştın. Ya bir nevi intikam sarhoşluğundasın ya da var olabilmenin son nefeslerindeki çabası içindesin. Ama, zarar veriyorsun. Hem de hiç acımadan. Merhameti hiç kalmamış bir cellada dönüştün.

Sensiz yapamayacağımı düşünürdüm bir zamanlar. Aşkı ve nefreti aynı anda yaşattın bana. Sokaklarında gezdiğim köhne ama huzur dolu konaklarla meşhur semtlerinin karlı kış gecelerinde kese kağıtlarına sarılı sıcacık sarı leblebi ve boza ile keyiflenen akşamlarını yaşadım. Üzeri çıtır çıtır susamla dolu simitlerini tattım yıllarca. Sonra, martılarını seyrettim puslu Boğaz'ın sisli karanlığından incecik, kulak tırmalayan haykırışlarıyla çıkagelen. Ceplerimde ellerimi ısıtarak yürüdüm Beyoğlu'nda yemeye doyamadığım kestanelerle.

Baharda, vapur gezintilerinde erguvanlarını seyrettim Boğaz sırtlarında. Sana, senin için yazılan şarkıları ve şiirleri mırıldandım seninle yaşam tecrübemin keyfini artırırken. Rengarenk yaz günlerinin tadını denizinin serin sularında çıkardım bazen. Gecelerinde ürperdiğim yazların hazzı da bir başkaydı.

İntikam alır gibisin. Keyfin kaçtı ve keyif vermiyorsun. Derdini anlıyorum ama ben miyim suçlusu? Büyüdükçe sevimsizleştin ama işin ilginç yanı, sevimsizleştikçe büyümeye de devam edebildin. Tanınmaz bir hale geldin. Sana haksızsın diyemeyeceğim. İlk tecavüzün etkilerinden kurtulamadın, toparlayamadın bir daha. Belki de, ha bir kez, ha çok kez diye düşündün. Ne fark edecek ki. Çaresizdin, zayıftın, narindin çünkü. Söndün. Eski ihtişamından eser kalmadı. Cihan hayrandı sana oysa bir zamanlar. Seni elde edememenin ihtirasıyla çökerttin, bıktırdın aşıklarını yüzyıllarca. Uğruna kavgalar, savaşlar yaşandı.

Artık sevimsizsin ve de çirkinsin. Ahlakın da bozuldu. Seni ne tanıyabiliyorum, ne de anlayabiliyorum artık. Aşkın nefretime dönüştü. Atmak istiyorum seni hayatımdan ama sana mecburum da.

Yürekte acı bir tad bırakmış eski bir sevgili gibisin. Seni sevmezse gönül, aşkı anlamak daha kolay artık. Artık bir tatlı huzur alacak başka yerler var gönlümde. Sen ancak yeni Türkiye'nin yeni İstanbul'u olabilecek kadar perişansın.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mali Baskınlık (Fiscal Dominance)

Kamu borcunun yönetimi bir para politikası aracı gibi kullanılabilir mi? Kullanılabileceği yönünde iddiası olan makaleler var. C. Goodhart, R. Sayers, P. Turner ve W.A. Allen gibi iktisatçıların çalışmaları örnekler arasında yer alıyor. Bu sorunun sorulmasına neden olan konu, kamu borcunun yüksekliğinin para politikasını işlemez hale getirdiği bir durumdur. Bu durum, mali baskınlık (fiscal dominance) kavramı altında karşımıza çıkıyor. “Some Unpleasant Monetary Arithmetic” başlıklı Thomas J. Sargent ve Neil Wallace’a ait 1981 yılı makalesi ve Michael Dean Woodford, Eric M. Leeper, Christopher A. Sims gibi isimlerin “The Fiscal Theory of the Price Level” başlığı ile ilintili çalışmaları mali baskınlık kavramının temelinde yer almaktadır. A. Leijonhufvud, ekonominin “belirli limitler” çerçevesinde kendi kendine istikrara dönebildiğini söyler. Büyük Buhran (1929) döneminde belirli limitlerin dışına çıkılmıştır. Büyük Resesyon ile beraber de yine belirli sınırlar aşılmıştır. Bu nedenle, eko

Lascia ch'io Pianga

Alman ve daha sonra İngiliz'dir George Frideric Handel. 1706-1710 yılları arasında İtalya'da yaşar. Floransa, Roma, Napoli ve Venedik'te geçirdiği günlerde İtalyan barok müziğinin Arcangelo Corelli, Alessandro Scarlatti, Domenico Scarlatti, Agostino Steffani gibi önemli temsilcileriyle tanışır. Bu sanatçılarla, İtalyan müziğinin kendi eserlerinde yansımalar bulmasıyla sonuçlanacak etkileşimlerde bulunur. Handel, 1703-1706 yılları arasında Hamburg'ta yaşamıştır. Alman müzik geleneğinin etkisiyle 1705 yılında Almira adlı operasını ilk kez sahneler. 1705'ten sonraki üç yıl içinde üç opera daha besteler ama bu operaların hiçbirine ulaşılamamıştır. Handel'in eserleri, İtalya'ya gidene kadar Alman müzik geleneğinin etkisi altındadır. Dolayısıyla, Almira Alman'dır. 1707 yılında ilk kez sahnelenen Rodrigo, Handel'in ilk İtalyan operası olma özelliğini taşır. Ancak, Rodrigo'daki İtalyan etkisi, Handel'in İtalyan etkisindeki sonraki bestelerine göre

Berlin 1978

Çocukluk yaşlarındaydım ama herşeyi hatırlıyorum. Brandenburg’un önünde, bomboş bir Unter Den Linden Caddesi. Her yer bembeyaz. Berlin karla kaplı. Dondurucu bir soğuk var. Evdeki konuşmaları hatırlıyorum. İtalya’ya mı gitsek? Evet ama İtalya’ya her zaman gidilir. 1968’de, öğrenci iken BASF’te staj yaparken Mannheim’dan Berlin’e gittiğini ve çok enteresan şeyler gördüğünü anlatıyor babam. Ya duvar bir gün yıkılırsa? Bir daha görme şansı bulamayacağımız şeyleri görelim; tarihe tanıklık edelim. “Boşverin şimdi İtalya’yı, Demokratik Almanya adında bir ülke de, bugün orada olan duvar da kalmayacak bir gün” diyor babam bizi Berlin’e götürmek için ısrarlı olurken. İtalya yerinde duruyor nasılsa. Karar veriliyor ve bir kaplumbağa Volkswagen ile Regensburg’tan Berlin’e yola çıkıyoruz. Babam, gördüğümüz herşeyi anlatmaya meraklı ve istekli olduğu için, biz de dinliyoruz kendisini. Yaşıma göre konuların ağır gelip gelmeyeceğini düşünmeden anlatıyor. Gördüklerim ve dinlediklerimden etkileniyo